Her gün, 8 milyon çalışana 4.5 milyon gazete satıyoruz
Türkiye'de gazete okunmuyor diyenler haksızlık ediyor. Önceki yazımda, BİAK'ın verilerine dayanarak (zaman zaman farklılık gösterse de) Türkiye'de her gün satılan 4 milyon 500 bin adet gazetenin aslında 18 ile 20 milyon arasında kişi tarafından okunduğunu yazmıştım. Bu konuya bir kaç gün daha devam etmeyi düşünüyorum. Niyetim iyi gazeteler yaptımızı iddia etmek değil. Ancak tiraj rakamları ile ülkenin sosyo-ekonomik göstergeleri arasındaki ciddi bir bağlantı var. Buna rağmen tiraj açısından da Türkiye pek çok ülkenin önünde. Konuya ilişkin tartışmalarda gözden kaçırmaması gereken iki önemli faktör bulunuyor. Birincisi ülkenin nüfusu ile hane sayısı arasındaki ilişki. Başka bir deyişle bir evde ortalama kaç kişi yaşıyor? İkinci nokta ise, gazete müşterileri şehirlerde (ya da köylerin dışında) yaşıyor. Dolaysıyla şehirlerde çalışan nüfus ile gazete tirajları arasında, hane sayısı gibi önemli bir bağlantı var. Örneğin 84 milyon kişinin yaşadığı Almanya'da 39 milyon hane var. Bu ülkede gazetelerin günlük tirajı 23 milyon (Kaynak: inma) ABD'de gazete satışlarının hane sayısına oranı ise yüzde 58. 284 milyon kişinin yaşadığı Amerika ise 121 milyon hane var ve gazete tirajları 55 milyon adet civarında. Gazete satışlarının hane sayısına oranı yüzde 46. Türkiye'de ise bu ülkelerin aksine bir evde ortalama 4.3 kişi yaşıyor. 70 milyon nüfus, 16 milyon 400 bin haneye bölünmüş durumda. (Nüfusun yüzde 33'ü köylerde yaşıyor.) Buna göre (köyleri de dahil ettiğimizde) gazete satışlarının hane başına oranı yüzde 27. Kırsal kesim çıkarıldığında oran yüzde 40'lara tırmanıyor. Yani azımsanmayacak bir oran karşımıza çıkıyor. Gazeteyi kimler satın alıyor? Bu konuyla ilgili pek çok araştırma yapılmıştır elbet. Hepsinin ortak paydası gazeteyi işsiz insanların almadığıdır. Yani çalışan kişiler gazete satın alıyor. (Ev kadını, emeklileri çalışan bağlantılı kişiler olarak görüyorum.) Bu noktada şehirlerde çalışanların sayısı önem kazanıyor.DİE'nin verileri tabloda yer alıyor. Yıllar geçmesine rağmen şehirlerdeki çalışan sayısı 11 milyon kişi civarında dolaşıyor. Bu sayının içinde yer alan 3 milyon kişi ise gazete müşterisi olma potansiyeli taşımıyor. Çünkü okuma yaşı olmasına rağmen çalışma hayatı içinde yer alan 15-24 yaşındaki bu grup genelde asgari ücret düzeyinde bir gelire sahip. Yıllık geliri 2 bin doları zor bulan ve aylık zorunlu gıda harcaması kadar kazanamayan bu insanların, aylık gelirlerinin yüzde 4.4'ü ile gazete satın almalarını beklemek fazla bir iyimserlik olur. Geriye 8 milyon kişi kalıyor. İşte onlara da 4.5 milyon adet gazete satıyoruz. Bu kişiler de gazetelerini kalabalık ev halkı ile birlikte okuyor. Gazete almayan ve alamayanlarda kahve, berber gibi mekanlarda buldukları gazeteyi okuyor. Buna rağmen gazete tirajlarını artırmak mümkün mü? ABD ve Avrupa'da gazete tirajları neden geriliyor? ABD'nin tirajlarda yaşanan kan kaybını durdurmak için yöneldiği fonksiyonel gazetecilik, Türkiye gerçeği ile neden örtüşmüyor? Bu sorulara yönelik tartışmayı bir başka yazıya bırakıyorum.