| |
AK Parti, toplum ve devlet
Kemalizm, Batı'nın yalnızca "tüketim biçimini" model alan bir modernleşme anlayışına sahip olduğu için, Türkiye'de "devletle toplum" arasındaki çelişki hiç bitmedi. Devlet, Batılı elitlerin bir aygıtı oldu ve yığınları dışladı. Tüm icraat "devlet odaklı" bir söylem üzerine oturtuldu. "İnsan odaklı" bir atılım hamlesi gündeme gelmedi. Eğitimsiz, yoksul, kırsal kalabalıklar "Batılı gibi tüketmedikleri için" insan yerine konmadı. Halbuki "Batılı gibi tüketmek" için "Batılı gibi üretmek" lazımdı. Kemalist devlet hiçbir zaman bunu keşfetmedi. Askeriyenin devlet üzerindeki olağanüstü hakimiyeti de bunu engelledi. Askeriye üretici değil, tüketici bir kurumdur.
*** Batılı gibi tüketmeyeni adam yerine koymama, nüfusun artış hızıyla birlikte, devletle halk arasındaki çelişkiyi hızlandırdı. Devlet halkı hiç kapsayamaz oldu. Solcular, Kürtler, dindarlar dışlandı. Varoş muamelesi gördüler. Totaliter yaklaşım devleti cemaatsiz camiye döndürdü. Türkiye, halkını kapsayan demokratik bir devlete sahip olamadı. Dolayısıyla normalleşemedi.
*** Demokrasi, toplumdaki tüm katmanların ve her türlü düşüncenin meşru kanallara akıtılmasını ve temsil edilmesini gerektirir. Devlet bundan hep korktu. Sosyalist hareketi meclise taşıyan Türkiye İşçi Partisi linç edildi. Güneydoğu'nun ve Kürt kimliğinin sıkıntıları "bölücülük" olarak nitelendi. Dindarlara "şeriatçı" damgası vuruldu. Askeri zihniyetin dışındaki alan hep tehlikeli sayıldı. Bunları hep söyleyegeldik.
*** Şimdi iki yıla yakın bir zamandır iktidarda AK Parti var. Bu parti sistemin dışladığı dindarların büyük desteğine sahip. Ayrıca AB sürecindeki olağanüstü gayreti hem demokratların, hem iş dünyasının çoğunluğunun, hem de dış dinamiklerin desteğini almasına yardımcı oluyor. Nitekim, AK Parti genel seçimlerden yerel seçimlere kadar zaman içinde oyunu bir buçuk milyon civarında artırmış bulunuyor. Siyasal duruşunu Kopenhag Kriterleri ile, ekonomiyi de IMF'nin ekonomik aklıyla uyumlu kılmak yanlış yapma riskini azalttığı için işler iyi gidiyor. AK Parti dindarları sisteme entegre etmekte önemli bir rol oynarken, liberal İslam ya da "demokrat Müslüman" terkibini yaratabilme şansına sahip olduğu için dünya konjonktürünce de destekleniyor. Fanatik bir Kemalizmi benimsemiş olanlar ise bu normalleşme sürecine takoz koymak için elinden geleni yapıyor. Tartışmalar daha ziyade "dindarların" sisteme entegrasyonu ve bunun yöntemleri etrafında dönüp dolaşıyor. AK Parti demokratikleşmeyi temel çerçeve kabul ederek adım attığında doğru yapıyor, sadece tabanını düşünen icraatlarda ise yanlışa kapılıyor. Kısacası, AK Parti'nin AB standartlarını rehber alan ve bu çerçeve içinde rejimin dışladıklarını sisteme eklemleyen çabaları olumlu. Zaten olumlu olduğu için de destek buluyor.
*** Toplumun varoşlarını merkeze taşıyan siyasal işleviyle AK Parti olumlu bir iş yaparken galiba "devlet aygıtının" teknik özünü göremiyor. Gerçek bir devlet, insan ömrünü aşan bir süreci kapsayan, yanlışı en aza indirmeyi hedefleyen "ortak aklın" icra organıdır. Deneyime, birikime, ehil olmaya ve topluma "cemaatçi bir mantıktan" bakmayan demokrat kadrolara ihtiyaç vardır. Teknik konuların ucuz, dar kapsamlı ve körleşmiş siyasal bir söylemle icrası mümkün değildir. AK Parti, devlet yönetiminde "ehil olma" ve "teknokrat kimlik" açısından özenini kaybetmiş gözüküyor. Cemaatçi bir refleksle her eleştiriyi sinirli bir şekilde reddediyor. Devletin tüm toplumu içeren teknik bir hizmet örgütü olduğunu unutuyor. Partizanları nitelik aramadan devlete entegre etmeye kalkışmak, kitleleri demokrasiye entegre etmek gibi olumlu bir sonuç vermiyor. Bunu söyleyenlerin tümünü de düşman gibi görüyor.
*** AK Parti, tren faciasını, faturası çok ağır olmuş bir uyarı olarak kabul etmeli. Toplumun siyaseten demokratik şekilde kendini rahatça ifade etmesi olumlu ama yetersiz partizanların, cemaatçi yaklaşımların devlet aygıtına taşınması olumlu değil. Başarılı olan teknik kadrolara dokunmanın, kör bir partizanlığı rehber almanın nelere mal olabileceği acı bir biçimde görüldü. Haklı ve iyi niyetli tepkilere karşı nasıl tahammülsüz davranıldığı da... Koltuk hırsıyla ucuzluktan nasıl medet umulduğu da... AK Parti hükümeti insanlarımızı yitirmeden önce bunları görebilse çok iyi olurdu. Bunun için otuz yedi insanı kaybetmemiz gerekmiyordu. Umarız bu yakıcı kaza sonrasında devletin teknik bir hizmet aygıtı olduğu iyice kavranır ve bu örgüt siyasi bir körlüğün aracı haline getirilmez.
|