|
|
Ben de Tamer Ağabeyimin arkasındayım!
Bir hafta geçsin de, ben burada bir 'kriz iletişimi meselesini' yazmak zorunda kalmayayım. Geçen hafta, harakiri yapması beklenen fakat işi pişkinliğe vuran 'hızlı trenci' Bakanımız ve iletişimi yüzüne gözüne bulaştıran Hükümetimiz. Bu hafta da ağır delikanlı Tamer Karadağlı kardeşimiz... Bu hafta meseleye bir de 'mağdur' tarafından bakalım... Ne yapmış şunun şurasında Tamer Bey kardeşim? Basit bir kaçamak... Uçkuruna düşkün olduğunu ben bile duyduktan sonra, Mısır'daki sağır sultan da biliyordu herhalde... Biraz abartmış bu kez, sadece. Topu topu birkaç kızla beraber olmuş... Kuzeni falan da varmış. Fransızlar buna ' "https://www.menagea3.blogger.com.br/" M trois' diyorlar. Literatürde yeri var yani. Google'a girip "https://www.menagea3.blogger.com.br/" Mtrois' yazdınız mı, 45 bin kaynak metin geliyor karşınıza. Karadağlı, dünya literatürüne geçmiş bir fantaziyi hayata geçirmeye çalışmış. Hepsi bu. Nereden baksanız masum bir deney... Fiziki zarar gören yok. Ortada bir hasar yok... Eminim 10 erkekten dokuzunun ağzının suyu akmıştır. Uzak doğuya seks turizmine katılıp, döndüklerinde gittikleri ülkenin kültürel zenginliklerini(!) anlata anlata bitiremeyen vatandaşlarımız, Tamer Bey'i anlamışlardır mesela. Nereden bilsin fukara, yaşadıklarının ayrıntılarıyla videoya çekilip şantaj malzemesi yapılacağını. Yakında bizim sokağın köşesindeki kaçak DVD'ciye gelir. Normal filmler 9 milyon. Bu, 50 milyona alıcı bulur. Sonra ne yapmış Tamer bey? Her şerefli yurttaş gibi, şantaj yapılınca enayi gibi 200 bin doları vermemiş, gitmiş polise. Polis de son yıllardaki başarılarına bir yenisini katıp kızları enselemiş. Çocuklar Duymasın'ın patronu Birol Güven kalkmış delikanlı gibi açıklama yapmış: "Tamer Bey bizim oyuncumuzdur. Arkasındayız!" Arkasından sevgili eşi de konuşmuş: "Kocamın arkasındayım!" Yani herkes arkasına geçmiş Tamer Bey'in. Ben de arkasındayım doğrusu... Neymiş efendim. Çok daha masum bir durumda, kocasından boşanma aşamasında olan ve nitekim sonra da boşanan Pınar Hanım'ı, sevgiliyse yakalandı diye Birol Bey diziden atmışmış. Burada çifte standart uyguluyormuş. Atar tabii. Bir kere Pınar Hanım kadın. Tamer Bey aslanlar gibi erkek. Erkek namusu ile kadın namusu bir mi? Erkek yaptı mı zampara olur. Kadın yaptı mı fahişe. Tamer Bey'in eşine de kızıyorlar. "Boşa kocanı!" falan diyorlar. Saçma. Kadın böyle durumlarda kocasının yanında olmayacak da, ne zaman olacak? Ayrıca size ne kardeşim! Gönül bu! Aka da konar, siyaha da! (Bu laf böyle değildi galiba...) Kaçamak yaparken kavun değil ki koklayasın! Beraber olacağın insanları doğru 'okumak', entelektüel palavradır! Aşk tanrısal, şehvet şeytaniymiş. Ukalalık! İnsan bu. Yanılır. Şimdiye kadar hiç yanılmış mı Tamer Bey? Almanlar "Ein Mal ist kein Mal" derler. Bir kere, hiç kere demektir. Briçte bile karşılığı var: "One down is no down. Two downs is bad bridge. Three downs is no bridge!" (Bir batış iyi briçtir. İki batış kötü briçtir. Üç batış briç değildir)... Şunun şurasında kaç kere battı ki Tamer Bey? Ayrıca biz, "Karıları dövmek lazım!" diyen, bu sözünü de canlı yayınlarda fiiliyata geçiren Levent Oran Bey'i ve benzerlerini bağrına basmış bir milletin evlatlarıyız. Tamer Bey'i mi bağrımıza basmayacağız?... Hani kriz iletişiminin temel kuralı var ya:"Çanak çömlek patladı mı, toplumun kültür ve değerleri neyi gerektiriyorsa, anında onu yapacaksın. Yoksa itibarın bir daha toparlanamayacak düzeyde hasar görür". Bu kural, Sayın Ulaştırma Bakanımız, TCDD Genel Müdürü ve Sayın Karadağlı örneklerinde de kanıtlandığı gibi geçerliliğini yitirmiştir. Akademisyenlerimiz, konuyu üniversitelerde gündeme getirip, ilkeyi değiştirmeliler. Şeytanın 24 kez dürttüğü Clinton bile ABD'nin en yüksek rating'li Başkan'ı olarak tarihe geçti. Tamer ağabeyim mi geçmeyecek? Başkan da halkından, eşinden ve kadınlardan özür dilemişti. Bizimki de diledi. Clinton bugün adı geçen her yerde Monica ile birlikte anılıyormuş. Olsun. Tarihe geçti ya bir kere... Seni de tarihe yazmayan ölsün Tamer Ağabey...
|