İhtiyatlı iyimserlik
Türkiye'nin en büyük 500 sanayi firması dün açıklandı. Listede özel sektör firmalarının giderek öne çıkmaları Türkiye'deki değişimin en büyük göstergesi. İstanbul Sanayi Odası listesinin incelenmesi ülkenin geleceği hakkında umut da veriyor. Ekonomi servisinden arkadaşlar dün TÜSİAD yönetimi, Mehmet Barlas ile ben de Koç Holding üst düzey yönetimiyle bir araya geldik. İki taraf da ülkenin şu anki gidişatından memnun. Ağır bir krizden çıkmış ülkede işlerin yavaş yavaş rayına oturması, karlılık oranlarının artması, ihracatın yükselmesi hep umut verici. Dış ticaret açığındaki büyümeye rağmen ihracattaki artış umut verici. Özellikle otomotiv sektörünün gösterdiği büyük gelişme, "montaj sanayii" diye küçümsenen bu işkolu için gerçekten gurur verici. Ancak bu tablo Türkiye'nin krizi tamamen atlattığı, sağlıklı bir ortama kavuştuğu anlamına gelmiyor. Bütün yöneticiler, ülkenin bıçak sırtı bir dengede gittiği görüşünde birleşiyor. Ayrıca, bu rakamların henüz yeni iş kapıları açılmasını sağlayamadığına da dikkat çekiyor. İş sahalarının açılması, istihdama yönelik bir büyümenin gerçekleşmesi için bütün umutlar Avrupa Birliği'ne çevrilmiş durumda. Ekim ayındaki "İlerleme Raporu"nun bile olumlu çıkmasının Türkiye'ye büyük bir ivme kazandıracağı görüşü hakim. İş çevreleri Avrupa Birliği ile en geç 2005'in Temmuz ayında görüşmelerin başlayacağı inancında. Böyle bir gelişmenin ülkeye doğrudan finansmanı, ortaklık yoluyla yatırımı artıracağı belirtiliyor. Hükümetin uygulamaları destekleniyor ancak ilk dönemdeki "devrimci" ruhun yerini yavaş yavaş bürokrasiye teslimiyete bıraktığına dikkat çekiliyor. Bu tablonun yatırım atmosferinin önünü kesebileceğinin altı özenle çiziliyor. Türkiye ekonomisinin sağlıklı biçimde yoluna devam edebilmesi için IMF ile yola devam etmenin ne kadar önemli olduğu her fırsatta elbette vurgulanıyor. Kısacası Türkiye sonbahara ekonomik krizin yaralarını az çok sarmış olarak ama asıl önemlisi 2005'e büyük umutla bakarak giriyor. Bu ülke halkı, şişirilmiş beklentilerden çok hayal kırıklığına uğradı. TÜSİAD bile "Bir yıl sonrasını görebiliyoruz" derken, kendini birden çok ağır bir ekonomik krizin içinde buldu. O yüzden bizim gibi ülkelerde rakamların her zaman iki anlamı bulunuyor. Size iyi gibi görünen rakamlar aslında ağır bir çöküntüyü gizliyor olabiliyor. Veya sizin çok kötü diyebileceğimiz rakamlar, gerçekten yeni bir başlangıcın işaretçisi olabiliyor. O nedenle, rakamlara çok ihtiyatlı yaklaşmakta yarar var. Türkiye'nin nasıl bir krizden çıktığını, ekonomisini tam olarak liberalize edemediğini, bürokrasinin gücünden vazgeçmemek için direndiğini, özel sektörün önüne inanılmaz zorluklar çıkarıldığını, kimi özel girişimcinin de işin kolayına kaçabildiği gerçeğini hep akılda tutarak geleceğe umutla bakabileceğimiz bir döneme giriyoruz. Avrupa Birliği'nden gelecek olumlu bir haberin bu tabloyu olumlu yönde etkileyeceğine inanıyoruz. Geriye bir tek önümüzdeki 4-5 ayı çok iyi değerlendirmek kalıyor.
|