"Büyük beyinlerin elleri" sergileniyor
Gazeteci ve fotoğrafçı Anne de Vandiere, röportaj yaptığı kişilerin ellerini de fotoğraflamış. Şimdi bu muhteşem fotoğraflar Paris Fotoğraf Evi'nde
İlk önce ellere bakarım. Ama öyle, kadın dergilerinin tarif ettiği ya da reklamlarda ürünleri takdim eden "Bakımlı ve zarif" eller değildir ilgimi çeken. Görmüş, geçirmiş, sahibine benzeyen, çalışkan ve konuşkan, yaptığı işlerin izini taşıyan ellere bayılır, dillerini anlamaya çalışırım. Ellerin duruşunun, hareket etme biçiminin içimizdeki enerjilerle ilgili olduğunu, beyindeki bazı alanlara bağlı olduğunu savunan Uzakdoğu öğretilerine kayıtsız şartsız inanırım. Bıkkın bir günümdeki el hareketlerimle keyifli günlerimin, sinirli anlarımla huzurlu hallerimin elleri birbirine benzemez. Hoş bulduğum kişilerin, "bedenlerinin kutup noktaları" dediğim parmaklarına uzun uzun bakarım. Ellere bakarak koyduğum teşhislerde de genellikle de pek yanılmam çünkü eller hakikaten sahiplerine benzerler, yüksek ruhlu insanların elleri pek çok şey anlatır, çok farklı kıvrılıp bükülürler. Bugünlerde büyük bir zevkle farkına vardım ki, bu saplantıya sahip olan tek kişi ben değilim. Anne de Vandiere, birçok önemli şahsiyetle röportaj yapmış ünlü bir gazeteci ve fotoğrafçı. De Vandiere, yıllardan bu yana, röportaj yaptığı kişilerin yüzleri kadar ellerini de konuşturmuş, fotoğraflamış ve prestijli mekan Paris Fotoğraf Evi'nin davetiyle dev bir sergi oluşturmuş. Bunca ünlünün, sadece ellerini dev baskılarda görüp, hangi elin kime ait olduğunu bulmaya çalışmak zevkli bir oyun. Hepsinin de ortak noktası tutkulu insanlar olmaları. Anne de Vandiere'in deyişiyle, suratların gizlendiği bir portreler galerisi bu. Gazeteci ve fotoğrafçı de Vandiere, röportajlarını yaparken en büyük ipuçlarını karşısındaki kişinin ellerinden aldığını, ellerin çoğu kez dudaklardan daha geveze olduğunu söylüyor. De Vandiere, ellerini fotoğrafladığı ünlülerden bir de, elleriyle ilgili birkaç satır yazı yazmalarını istemiş. Fotoğrafların altındaki metinler, yaşayan büyük yazarların, ressamların, mimarların, filozofların elleriyle ilişkilerini anlatıyor. Belki de dünyada elleriyle hikaye anlatmayı en iyi bilen kişi, pantomim sanatçısı Marcel Marceau. O "eller tam tamına ruhu anlatır" diyor ve hayatın iyi ve kötü, ağır ve hafif her türlü halinin ellerde varolduğuna inanıyor. Asrın en ünlü tasarımcısı Philippe Starck için elleri gözleri kadar değerli. Kısa ve tombul bulduğu parmaklarıyla nesnelere dokunmadan, okşamadan çalışamadığını ve onları çok yüksek bir para karşılığında sigortaladığını da söylüyor Starck. Serginin en hoş fotoğraflarından birinin sahibi Afrikalı sanatçı Toguo, dünyanın dört bir yanından yüzükler topluyor ve onların ruhuyla vücudu arasında bir köprü oluşturduğuna inanıyor. Çağdaş dansın divası, koreograf Carolyn Carlson, sahnede bütün duygularının ellerinden seyirciye geçtiğini söylemiş: "Eller mistik enerjinin kaynağıdır, inananlar, tüm dinlerle eller aracılığıyla ilişki kurmuştur." Sergilenen eller arasında bir fotoğraf var ki, fotoğrafçının varoluş nedeni: Küçük kızı Marine'in parmakları. Üstelik serginin en naif ama en sembolik teşhisi de onun yazısında. Marine, avucunu bir güneşe, parmaklarını da güneş ışınlarına benzetiyor. Ve fark ediyorum ki, belki de bu yüzden ben akıllı ve yaratıcı insanların ellerini seyretmeye bayılıyorum. Ruhumu aydınlattıkları için.
Sedef Ecer
|