|
|
|
|
|
|
Terasta yemek keyfi
Galata'daki Anemon Otel'in terası muhteşem.
*** Bu terasta manzara doyuruyor
Galata'daki Anemon Otel'in teras manzarası insanı tarih içinde görkemli bir yolculuğa götürüyor. Yemek servisi ise yeni başlamış
İlk kez iki kış önce karlı bir günde arkadaşımın ısrarıyla gittim Galata'daki Anemon Otel'in terasına. Aslında ayaklarım ters ters gitti desem daha doğru olur. Galata ve civarı son yıllarda çok bakımsız ve harap hale gelmişti. Burada doğru dürüst bir yerle karşılaşabileceğimi düşünemiyordum. Sürpriz, Galata Kulesi'nin hemen yanı başındaki, küçük meydana bakan Anemon Otel'in dış görünüşüyle başladı. 19. yüzyılın başlarında yapıldığı belli olan bina çok esaslı bir restorasyon geçirmiş ve yepyeni hale gelmişti. Kapıdan girildiğinde butik otelin zarif lobisi, günümüz Galatası'nda hiç beklemediğim bir şıklığı, zarafeti yansıtıyordu. Ama asıl hiç beklemediğim görünümle, asansörle teras katına çıktığımda karşılaştım. Binanın terasının üzeri ve üç yanı camla kaplanmıştı. Tarihi Galata Kulesi bütün görkemiyle üzerimizdeydi. Terasın bir yanı, Galata Kulesi'nin izin verdiği ölçüde Boğaz'ı görüyordu. Ama büyük sürpriz terasın Haliç'e bakan cephesindeydi. Burada tarihi yarımada bütün haşmetiyle karşımdaydı. Karlı İstanbul'un çamur içindeki sokakları, caddeleri buradan görülmüyordu. Adeta gri bir tülün ardındaymışçasına hüzünlü bir kent silueti önümde uzanıyordu. Anemon'un terasına bu ilk gidişimi daha birçokları izledi. Örneğin ne zaman yurtdışından bir misafirim gelse, şehri gezdirirken bir ara buraya uğrayıp bir şeyler içirmeyi gelenek haline getirdim. Aslında İstanbul'un tarihi yarımadasını Haliç boyunca görebileceğimiz halka açık kafe ya da restoran benzeri yerler pek yok. Öyle ki doğma büyüme bir İstanbullu olmama, yıllardan beri de değişik mekanlara gitmeye gayret etmeme rağmen, manzara açısından Anemon Otel'in terası ile rekabet edebilecek başka bir yere rastlamadım. Özellikle havalar ısınıp İstanbul yaz sıcaklarından kavrulmaya başladığından bu yana manzaralı, ferah yerlerde yemek yemeye, bu yerleri de sizlere tanıtmaya gayret ediyorum. Bugüne dek İstanbul dışında tatile gitmeyişimin nedeni biraz da İstanbul'un haftalardır bu sayfalara taşıdığım yazlık restoranları. Öyle yerler varken insanın canı güneyde bir yerlere gitmeyi pek çekmiyor.
BOĞAZ'A KARŞI YEMEK Sık sık gidip bir şeyler içtiğim halde, burada yemek yeme olanağını bulamamıştım. Her gidişimde, bir mutfak probleminden söz ediliyor, sadece bardan yararlanma olanağı sunuluyordu. Bir aydır bu sorun çözülmüş, menü hazırlanmış ve masalar beyaz örtüler ve şık takımlarla donatılıp restoran olarak açılmış. Akşamüstü bir şeyler içmek isteyenlere de terasın Boğaz'a bakan kısmı ayrılmış. Buranın deneyimli bir müdavimi olarak, güneş batmadan önce geldik akşam yemeğine. Dolayısıyla günbatımının rengarenk yansımalarını Haliç'in sularında gözlemledik. Selatin camilerin siluetleri giderek kararan gökyüzünde solgunlaşırken, gece bastırdığında tarihi binalar aydınlatıldı. Terasın oldukça kapsamlı bar menüsünden seçtiğimiz yaz kokteyllerini yudumlarken yemek saatine ulaştık. Sıra yemek menüsünü gözden geçirmeye geldi. Başlangıç yemekleri olarak değişik salatalar, makarna çeşitleri ve kreplerin yanında, kalamar tava, saray böreği, kaşar pane, karides güveç gibi sıcak mezeler menüye katılmış. Grubumuzdakiler o çok sıcak yaz akşamında değişik salatalardan ısmarladı. Bense tavuklu krepi tercih ettim. Salataların malzemesinden tasarrufa kalkışılmamıştı ve lezzetleri de yerindeydi. Benim krepimin porsiyonu da oldukça büyük ve lezzetliydi. Ana yemeklerde sebzeli çoban kavurma da çöp patatesler üzerinde yoğurt ve lezzetli köftelerden oluşan, herkesin çökertme kebabı olarak bildiği ama burada Anemon kebap olarak menüde yer alan spesiyalite de pepper steak de lezzetliydi. Gastronomi dünyasında "tournedo rossini" olarak bilinen kaz ciğeri ve trüf sosuyla hazırlanan nadide yemekle Amerikan kasırgasıyla hiç ilgisi olmadığı halde menüde "tornado steak" adı ile yer alan yemeğin benzerliğini bu kez deneme fırsatım olmadı. Ancak bir dahaki gidişimde tatmaya kararlıyım. Anemon Teras'ın tatlı menüsü zayıf. Bir iki sıradan çeşit dışında fazla bir seçenek yok. Şarap menüsü ise şaşırtıcı. Örneğin Doluca'nın yeni çıkardığı Karma serisi firmanın kendisinde bile tükenmişken, buranın kavında bulundurulması takdire şayan. Üstelik 45 milyon gibi, bu şarap için makul bir fiyatla. Bunun dışında Doluca grubu ve Kavaklıdere'nin hemen bütün önde gelen şarap çeşitleri makul fiyatlarla mevcut. Beni gerçekten etkileyen bir ayrıntı da kırmızı şarapların da biraz soğutularak servis edilmesi oldu. Beyaz şaraplar ayrı bir kavda epey soğutularak saklanırken, oda sıcaklığında içilmesi tavsiye edilen kırmızı şaraplar, 30 derece civarında olan oda sıcaklığında değil, kalorifersiz, soba ya da şömine ile ısıtılan bir evin yemek odasındaki sıcaklıkta, yani 19-21 derecede servis edilmekteydi. Bu da zaten çok iyi bir şarap olan Karma Merlot'nun keyfini daha çok çıkarmamızı sağladı. Anemon'un menüsü fazla iddialı değil. Ama yemekler özenli, fiyatlar da oldukça makul. Burayı benzersiz kılan özelliği ise manzarası. Önerim, önceden rezervasyon yaptırmanız ve Haliç'e bakan tarafta bir masanın size ayrılmasını sağlamanız. Eminim, siz de benim gibi unutulmaz bir akşam geçireceksiniz.
Önceden rezervasyon yaptırdığınızda, Haliç'e bakan pencerelerin hemen yanındaki masalardan birini ayırtmanızda yarar var. Zira burada insan kendini bir transatlantiğin kaptan köşkündeymiş gibi hissediyor.
Deniz Erbil
|
|
|
|
|
|
|
|
|