| |
Rakamların diliyle Türkiye
Bir gün arayla yeniden işsizlik üstüne yazıyoruz. Bu gidişle herhalde birçok yazıyı daha bu konuya ayırmak zorunda kalacağız. Çünkü hükümetin önündeki en önemli, hatta hayati ekonomik ve sosyal sorun bu. Çünkü ekonomi büyümesine rağmen istihdam yaratamıyor, tersine çalışan nüfus azalıyor. Çünkü 2005'ten itibaren tekstilde kotalar kalkınca, Çin faktörü nedeniyle Türk ekonomisinin bu lokomotif sektöründe de deprem yaşanacak. OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) dün üye ülkelerde istihdam durumuyla ilgili ayrıntılı bir rapor yayınladı. Ekonomik canlanma sayesinde önümüzdeki iki yılda OECD bölgesinde işsizliğin azalarak yüzde 7'ye ineceği, ancak yine de 30 üye ülkede işsiz sayısının toplam 30 milyonu geçeceği belirtilen raporda, karşılaştırmalı birçok tablo yer alıyor. İşçi-işveren örgütleri, siyasiler ve akademisyenlere katkı için bu tablolardaki ülkemizle ilgili verilerin bir bölümünü aktaralım.
Vah gençlere ve kadınlara Türkiye'de çalışma çağındaki (18-64 yaş arası) nüfusta işi olanların oranı sürekli geriliyor: 1990'da yüzde 54.5 olan bu oran 1999'da 50.8'e, 2000'de 48.9'a, 2001'de 47.8'e, 2002'de 46.7'ye ve 2003'te de 45.5'e indi. İşsizlik ise iki yıl geriledikten sonra ekonomik krizle tırmanışa geçti: 1990'da yüzde 8.2'den 1999'da 7.9'a, 2000'de 6.7'ye düştü, 2001'de 8.6, 2002'de 10.6, geçen yıl da 10.8 oldu. 15-64 yaş arası erkek nüfusun 1990'da yüzde 76.9'u iş-güç sahibiydi. Bu oran daha sonra sürekli geriye gitti: 1999'da 72.7, 2000'de 71.7, 2001'de 69.3, 2002'de 66.9, geçen yıl 65.9. Tabii bu gelişmeye bağlı olarak faal erkek nüfusundaki işsizlik de arttı: 1990'da yüzde 8, 1999'da 7.9, 2000'de 6.8, 2001'de 9, 2002 ve 2003'te 11. Bir ayrıntı: 2003'te erkek nüfustaki işsizlik bir önceki yılın düzeyinde kaldı, kadınlar için durum daha da kötüleşti. Bunu erkeklerin daha kolay iş buldukları biçiminde mi yorumlamalı, yoksa istihdamda kadınlar aleyhine bir ayrıcalığın işareti olarak mı görmeli; cevabı uzmanlara bırakıyoruz. İşte 15-64 yaş arası kadınların istihdamda yeri: 1990'da faal yaş dilimindeki kadınların yüzde 32.9'u çalışıyordu. Son yıllardaki oranlar ise şöyle: 1999'da 28.9, 2000'de 26.2, 2001'de 26.3, 2002'de 26.6, 2003'te 25.2. Kadınlardaki işsizlik ise şu gelişmeyi gösterdi: 1990'da yüzde 8.7, 1999'da 7.9, 2000'de 6.5, 2001'de 7.8, 2002'de 9.8, 2003'te 10.5. İşsizlik en hızlı genç nüfusta artıyor. 15-24 yaş diliminin yüzde 20.5.'i işsiz. Bu oran 25-54 yaşta 8.7 ve 55-64 yaş grubunda ise yüzde 3.7'de (OECD'nin en düşüklerinden) kalıyor.
Tavsiyeler ve uyarılar Eğitim düzeyi düşük grupta işsizlik daha yaygın: 2002 yılı verilerine göre, çalışma çağındaki nüfusta ilkokul mezunlarının yüzde 54.6'sı iş sahibi. Orta öğrenim mezunlarında bu oran yüzde 67.4'e çıkıyor, üniversite mezunlarında ise 82.1'e. İşsizlik oranları da şöyle: İlkokul mezunlarında yüzde 8.8, orta öğrenimi bitirenlerde 8.6, üniversite diplomalılarda 7.3. İlginç bir ayrıntı daha: İlkokul mezunu kadınlarda işsizlik oranı (yüzde 6.1) erkeklerden (yüzde 9.5) daha düşük, ancak eğitim düzeyi yükseldikçe bu tablo tersine dönüyor: Orta öğrenim mezunu erkeklerde işsizlik yüzde 7.1, kadınlarda yüzde 16; üniversite mezunu erkeklerde yüzde 6.5, kadınlarda 9.2. OECD'nin tüm üyelerinin hükümetlerine istihdamı artırmak için üç tavsiyesi var: Çalışma sürelerinde daha esnek bir düzenlemeye gidin. Kayıt dışı ekonomiyle daha etkin mücadele için vergi ve sosyal güvenlik sistemlerinizi gözden geçirin. Çalışanların yetenek ve niteliklerini geliştirmek için yaşam boyu eğitim, mesleki geliştirme programlarına destek verin. İki de uyarısı: Çalışanların iş güvencesi, iş hayatı ile özel yaşam arasında denge gibi arayışlarını ihmal etmeyin. Çünkü işsizlikle mücadele stratejileri, ancak diğer sosyal hedeflerle uyumlu olursa, etkili sonuç alınabilir...
|