| |
Liderlerin bencilliği
Duyunca içimden derin bir sızı yükselip, yumruk gibi boğazıma oturdu. CHP'nin geçen Pazar günü sıkıyönetim koşullarında yapılan olağanüstü kurultayından sonra, İstanbul Milletvekili Kemal Derviş kafa dengi bir grupla yaptığı değerlendirme toplantısında iç çekerek şöyle demiş: "İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina, bence CHP için en iyi lider adayıydı. Bunu sağlığında kendisine de birçok defa söylemiştim. Ancak her defasında geri çevirdi. Cenaze töreninde gördük, o ne kalabalıktı öyle. Meğer ne çok seveni varmış. Onun liderliğini düşünmekte ve istemekte haklıymışım." Sevgili Piriştina (merhum demeye hiçbir zaman dilim varmayacak) ile son görüşmemi hatırladım. "Türkiye'de Karadenizliler'den sonra bir de Arnavutlar hareketi mi başladı" diye sormuştum. "Kimler varmış bu harekette" demişti. "Sen, Kemal Derviş..." yanıtını vermiştim. "Başka" sorusuna cevabıma ise katıla katıla gülmüştü: "Eh, ben iki kişi buldum. Gerisini getirmek de size düşüyor..."
Dilekler ve gerçekler Sonra canım Piriştina'nın cenaze töreninde, tabutunun arkasından koşan insan seli (50 bin kişiden fazlaydı) geldi gözümün önüne. Daha sonra da kabrinin başnda ona son görevimizi yaparken, başsağlığı dilemek için yanıma gelen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın söylediklerini anımsadım: "Bu cenaze töreninde ne halka bir çağrı var, ne de bir organizasyon. Onbinler sadece ona sevgilerinden buraya koşup geldiler. Bir yönetici, icraatıyla, dürüstlüğüyle, insanlığıyla böylesine büyük toplulukları arkasından ağlatıyorsa, umutlanmak gerek. Böyle düzgün yöneticilerine sahip çıkan halk, onun yerini alacak yeni liderler de yaratır. Mutlaka yaratır. Teselliniz bu olsun." Biliyorum, o duygusal ortamda son derece içtendi Baykal. Laf olsun diye değil, inandığı için bunları söylüyordu. Ancak ne yazık ki, bu inancını sadece arasıra böyle trajik anlarda itiraf etti, hiçbir zaman pratiğe geçirmedi. CHP ot bitmesine bile izin verilmeyen yapıda olmasa ya da yaş artık kemale ermekte olan Baykal bayrağı devrecek bir halef adayı hazırlasa, geçen haftaki gibi yılgın delegeler kurultayları yaşanır mıydı?
Ecevit'in günahları Diğer sol parti DSP daha da beter. Aslında CHP'deki bugünkü tıkanıklığın ve çözümsüzlüğün de sorumlusu olması gereken Bülent Ecevit, kendinden sonrası için hazırlananların daha ortaya çıkmadan kafalarını kopardığı için parti Büyük Sahra çölünden farksız duruma geldi. Şimdi böylesine çorak bir ortamda hayatta kalmayı başarmış kaktüs misali birkaç isim, Ecevit'in doğal ömrünün sonuna kadar asla kalkmayacağı koltukta biraz açtığı yere ilişmek için, binbir türlü elekten geçirilerek seçilmiş, Çin'deki bir boy toprak askerleri çağrıştıran delegelerin peşinde koşuyor. Ne tuhaf! Bir yandan AB'nin kapısını çalıyoruz, bir yandan da Orta Asya'nın eski rejim artığı diktatörlerine taş çıkartan lider terörünü hiç rahatsızlık duymadan sürdürebiliyoruz. Yaşam boyu koltukta kalmak konusunda onlara taş çıkarmaktan da eziklik duymuyoruz. İyi ki Kopenhag Kriterleri'nde -henüz- parti içi demokrasiyle ilgili zorlamalar yok. (Not: Umudumuzu, hükümetin yeni yasama yılında herhalde gündeme getireceği Siyasi Partiler ve Seçim Yasaları'nda reform paketine bağladık...) İşte böyle bir ortamda, farklı yöntemlerle ve farklı platformlarda bir mücadele başlattığını söyleyen CHP'li Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'le Sivas'a gittik. Biliyorsunuz, CHP'nin Sivas'ta esamesi okunmuyor. Tüm Orta Anadolu'da olduğu gibi. O yüzden Sarıgül'ün Sivas mitingini büyük bir meydan okuma olarak gördük. İzlenimlerimizi yarın anlatırız...
|