Kitaplarını büyük bir keyifle okuduğum Dücane Cündioğlu dostum bir keresinde dört tür insan olduğunu söylemişti: "1. Bilmeyenler ve bilmediklerini bilmeyenler. Bunlar ahmaktır. Böylelerinden uzak duracaksın. 2. Bilmeyenler fakat bilmediklerini bilenler. Bunlardan iyi öğrenci olur. 3. Bilenler fakat bildiklerini bilmeyenler. Bunlardan çok iyi öğretmen çıkar. 4. Bilenler ve bildiklerini bilenler. Bunların ise peşinden gidilir." İletişimde de durum aynıdır. Her işte olduğu gibi ya bileceksin, ya da bilmediğini bilecek ve güvendiğin bir PR ajansından yardım alacaksın. Tersi söz konusu olursa, bakın ne oluyor... Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) Yönetim Kurulu, çarşamba günü tüm üyelerine bir e-posta göndermiş. Tüm üyeler de kendi e-posta adres listelerindeki tüm tanıdıklarına iletmişler mesajı. Üç beş dakika gibi bir sürede tahminimce en az on-onbeş bin kişi olaydan haberdar olmuş. Çömlek iyice patladığına göre EMD'nin mektubunun içeriğini bilmek ve bundan ders çıkarmak sizlerin de hakkı. Bakın ne yazmış EMD: "Ekonomi Muhabirleri Derneği olarak defalarca uyarmamıza karşlık bazı firmalar basın davet metinlerinin altına etik olmayan notlar koymaya devam ediyor. Son olarak Net İletişim tarafından yabancı bir şirketin Lütfi Kırdar'da yapacağı bir toplantıya ilişkin çağrı metninde bu olumsuzluk yer aldı. Toplantı tarihinin de yanlış olarak yer aldığı bu duyuru metninde yer alan toplantıya, biz EMD Yönetimi olarak üyelerimizin gitmemesini öneriyoruz. Bilgilerinize sunarız." Bu arada daveti yapan firmanın gönderdiği mektubu da kısaltarak alalım: "Dünya'nın en büyük uydu işletmecisi firmalarından olan Inmarsat, sizleri Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilecek olan Regional BGAN, Çift Yönlü Bireysel Uydu Internet erişim ekipmanının tanıtım toplantısına davet ediyor... Not : Siz sayın basın mensupları için, sürpriz hediyeler ve çekilişle Regional BGAN verilecektir." Buyurun cenaze namazına... Durduk yerde kendi krizini nasıl çıkarırsın?.. İşte yeni bir örnek daha. Hem kendinizin hem de temsil ettiğiniz kurumun itibarı iki satırda ancak böyle harcanır. Oysa geçmişte buna benzer en az üç-dört olay yaşanmıştı. Bırakın PR şirketlerini, herhangi bir gazeteden stajyer düzeyinde bir muhabire sorsanız, size "Sakın ha, böyle bir şey yapmayın!" derdi. Ya da ciddi bir PR şirketi, "Basında haber olmak istiyorsanız, haber değeri yaratacak projeler geliştirin. Zaten o zaman gazeteciler görevlerini yapacaklar ve haberiniz gazeteye girecektir!" der ve bunun için gerekli önermeleri getirirdi. Bu olaydan çıkacak bir başka ders ise, internetin kontrol edilemez gücü ile ilgili. "O kadar ilan veriyoruz. Söyleyin şu haberi girmesinler." Ya da, "Söyleyin bu haberi büyük versinler!" muhabbeti tarihe karışmak üzere. Haber değeri olan bir mesajı tek bir arkadaşnıza geçin. Bakın ne oluyor. İnternet ortamında yayılan krizi ise, konvansiyonel medyada yayılan kriz gibi yönetemezsiniz...