Bu hafta, Aytaç'ın et ürünleri üzerine başlattığı kampanyadan söz etmeye hazırlanıyordum. 'Ucuz etin yahnisinin sadece yavan' değil aynı zamanda tehlikeli de olabileceğine işaret eden söylem ilgimi çekmişti. Hani Demet Akbağ ve Beşiktaş Kültür Merkezi (BKM) oyuncularının oynadığı reklam filmi. Yılmaz Erdoğan yönetmiş. Demet Akbağ iki rolde: Öğrenci velilerine hafif ukalaca 'güya et ürünleri' dersi veren 'yetkili' ve eşinden habersiz fikri dahi olamayan, köyden gelip kentlileşmiş anne... Tam bu yazıyı düşünürken geçen cuma SABAH Gazetesi yazarlarından Esen Evran'ın verdiği bir eğitime katıldım. Esen Hanım SABAH'ta tüketici köşesini yazıyor. Eğitimi izlerken, başta sektörün lider çatı örgütü Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD) üyesi olan ve perakende sektöründe faaliyet gösteren irili ufaklı tüm zincir mağazalarının bu eğitimi alması gerektiğini düşündüm. Eğitimde neler öğrendim? Türkiye'de tüketici giderek bilinçleniyor. Yasal süreçler, bu bilinçlenme hızının arkasında kalmışlar. Biraz da bu yüzden tüketici sayfaları çok etkili. Bu köşelerin okurları ve onların kısa zamanda çevrelerine yaydıkları bilgiler, satın alma davranışlarını yönlendirebiliyor. Esen Hanım kendisine gelen her müşteri şikayetini olduğu gibi sayfasına koymuyor. Araştırıyor. Genellenebilecek bir konu ise ele alıyor. Şirketlerin "Aman ne olur bunu yazmayın" tavrına pek sinirleniyor. "Gereken önlemi aldık. Sorunu şöyle çözdük!" tavrına bayılıyor. Kendisine anında ayrıntılı bilgi veren kuruluşlara sıcak bakarken, araya reklam ajanslarını ve hatırlı dostları sokmaya çalışanlara çok kızıyor. Gazete yönetiminden en küçük bir yönlendirme almadığı için de işinde çok mutlu. Gıda sağlığı meselesi çok önemli. Özellikle kontrolsüz, kayıt dışı satış yapanlar, semt pazarları vb satış noktaları, ya da ucuzluk adına üretim izni olmayan ürünlere yönelenler, yaşamsal sorunların ortaya çıkmasına neden olabiliyorlar. Türkiye'de kayıtlara geçmiş 1500'ün üzerinde zehirlenme vakası var. Kayıtlara geçmemiş ve ölümle sonuçlanan vakaların sayısının korkutucu olabileceği söyleniyor. Bazı kentlerde yapılan araştırmalarda, kıyma dahil bazı et ürünlerindeki et oranlarının yüzde 40'lara düştüğü ifade ediliyor. Esen Hanım, üretim izni bir yana, üretim tarihi ile son kullanım tarihi arasındaki zamanın yarısı geçmiş ürünlere bile itibar edilmemesini öneriyor. Gıda güvencesi konusunda Tarım Bakanlığı'na geniş yetkiler veren yeni yasanın nasıl uygulanacağını merakla bekliyorum. Bu konuyu işleyen, TÜBİTAK'a kendisini denetleten ve çeşitli taahhütlerde bulunan Tansaş'dan sonra Aytaç'ın bu kampanyası da bu açıdan çok anlamlı. Aytaç bir de taahhütte bulunsaymış tam olurmuş. "Bizim et ürünlerinde herhangi bir terslik saptanırsa, şöyle yapmaya hazırız!" gibi... Ya da, örneğin o da ürünlerini TÜBİTAK'a denetletse ve bunu basın reklamlarıyla ilan etse...