| |
|
|
Marlon!..
Mülkiye günlerinde bana "Marlon" dedikleri günler geldi aklıma.. O zaman hem de ne saçlarım vardı.. Öyle bir kestirmiştim ki, Marlon'un o sıralar pek popüler Rıhtımlar Üzerinde'ki gibi olmuş.. Hele kızlar Marlon demezler miydi, ne hoşuma giderdi. Efsane oyuncu yıllar süren sessizliğini ölümü ile bozdu.. Hangi gazeteyi açsam onu anlatan yazılar var. New York Times'da ilginç satırlara rastladım.. "Bütün zanaatlar (Sanat değil, zanaat, dikkat) içinde en kolayı oyunculuktur" demiş bir defasında Marlon. "Ne zaman birisinden bir şey isteyecek olsak ya da ne zaman birisinden bir şey saklama gereği duysak, hemen oynamaya başlarız. Hemen herkes, her gün oynar.." Bir başka deyişi.. "Ben tembel bir adamım.. En az çalışma ile en çok kazanma yollarını ararım. Stüdyoları, film için teklif ettiklerinden daha fazlasını yerleri silmem için verselerdi, hemen yer silici olurdum. Aktörlük iyi para getiriyor diye bu işi seçtim.. Alkış kimin umurunda.. Bende kendimi iyi hissetmem için alkışa gerek duyan biri tipi var mı?.." Bunları diyen adamın dünyanın gelmiş geçmiş en büyük oyuncularından biri olduğunu düşünebiliyor musunuz?. Her yazıda filmleri hatırlatılıyor.. Benim en unutamadığım Marlon filminin adı bile geçmiyor nedense.. Çünkü o tam bir ticari fiyasko oldu. Eleştirmenler "Hollywood'un çektiği en kötü büyük film" diye yazdılar. Gişede de battı. Arthur Penn gibi büyük bir yönetmen çekti.. Marlon Brando ve Jack Nicholson gibi iki dev karşılıklı at hırsızı ve onu yok etmekle görevli kiralık tetikçiyi karşılıklı hem de nasıl oynadılar. İnsan öldürmeyi bir sanat haline getiren ve her kurbanı için özel bir senaryo düzenleyen acımasız katilin törenleştirdiği ölüm sahneleri o yıllarda (1976) çok kanlı bulunmuştu.. Missiouri Breaks'ti hala unutamadığım bu film..
|