| |
|
|
Erdoğan dil bilmeden yabancılarla nasıl yakın ilişki kuruyor?
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dünya liderleri ile kurduğu dostça ilişkiyi değerlendirenlerin, "Yabancı dil bilmediği halde bunu nasıl başarıyor" diye tartıştıklarına sık sık tanık oluyorum. Bu tür cümleleri duyunca, aklıma hemen bir sohbetimizde rahmetli Vehbi Koç'un bana yakınması geliyor. - Ah Mehmet Bey... Bir İngilizce bilseydim çok büyük işler yapabilirdim, demişti Vehbi Koç. Yani yabancı dil bilmek tabii ki iyi ve önemli bir şey. Ama yabancı dil bilmek her şeye yetmiyor. Neticede İngiltere'de çocuklar da İngilizce konuşuyor ve dünyada birden çok dil bilen sayısız çevirmen var. Bir dönem çok ünlü bir politikacının 7-8 yabancı dil bildiği söylenirdi. Babama bu ki- şinin bildiği dilleri hatırlatıp, "Çok önemli bir adam değil mi" demiştim. O da şu soru ile cevap vermişti: - Sözünü ettiğin kişinin bildiği dillerden birinde, akılda kalacak kadar değerli bir şey söylediğini duydun mu? Tayyip Erdoğan'ın yabancı dil bilmemesine rağmen, dünya liderleri ile kurduğu yakın ilişkilere dönersek... Bir Japonya seyahatimde, dev şirketlerden birinin ihracat müdürü ile yaptığım konuşmayı hatırlıyorum. Bu şirketin ihracatı milyarlarca dolardı ve ihracat müdürü, çok kötü ve çok zor anlaşlır bir İngilizce konuşuyordu. Sormuştum, - En büyük ihracatınız Amerika'ya. Bu İngilizce ile nasıl başarıyorsunuz milyarlarca dolarlık satışı? O Japon yönetici de şöyle demişti: - Eğer malınız kaliteli, fiyatınız ucuz ise ve söz verdiğiniz zamanda malınızı teslim ediyorsanız, hiç İngilizce bilmeseniz de satabilirsiniz malınızı. Erdoğan neyi sunuyor peki dünya liderlerine? Birincisi, 11 Eylül 2001 sonrası dünyasına, siyasal İslam kökenli bir politik kadronun da, Batı ile aynı titreşim katsayısına sahip olabileceğini gösteriyor. İkincisi, Kıbrıs benzeri kronik kriz konularına takılıp kalmış olan Türkiye'nin, çözüm üretebileceğini kanıtlıyor. AB yolunda yapılması imkansız görülen reformları yapıyor Erdoğan'ın başnda olduğu iktidar. Ve bunlar kadar önemli bir başka faktör daha var. Erdoğan'ın hiç kompleksi yok. Bilmediği yabancı dillere karşn, vücut dilini kullanmak konusunda çok usta. Türkiye gibi çok önemli bir ülkede tek başna iktidar olmanın verdiği ağırlığı, vücut diline yansıtıyor. Ezik durmuyor. Eşit ve güvenli görünüm veriyor. Hepimiz bilelim ki Erdoğan "Yeni Türkiye"nin işaretçisi. Anadolu'yu gezdiğiniz zaman, pek çok kentte hiç dil bilmeyen ve üniversite diplomasız girişimcilerin kurdukları büyük endüstri tesisleri ile karşlaşrsınız. Ama bunların evlatları, Amerika'da, İngiltere'de, Almanya'da okumuşlardır. İşte Erdoğan o iki kuşağın arasındaki Türkleri temsil ediyor bir anlamda. Dış dünya da, bu yeni Türkler'in söyleyecekleri çok önemli sözlerin olduğunu bildiği için, Erdoğan'la yakın ilişkiye giriyor. Keşke mümkün olsaydı ve şu sırada Turgut Özal türü bir kişi de Cumhurbaşkanlığı makamında bulunsaydı. Doğacak sinerji, içeride de, dışarıda da Türkiye'ye müthiş ivmeler getirirdi. Özetle, Erdoğan mümkün olsa ve aynı dili konuştuğu bazı Türkler'le de, dış dünyanın liderleri ile onların dilini bilmeden kurduğu dostça diyalogları kurabilse. Ama ne yazık ki bu bazı Türkler, ne Yeni Türkiye'nin, ne de yeni dünyanın dinamikleri konusunda fazla algılama yapabilecek yeteneğe sahipler.
|