Gelişemeyen aitlik duygusu
Havanın da bizlere sürpriz yapıp mevsim normallerinde seyretmesiyle kendimizi dışarı attık pek çok istanbullu gibi... Yakın bir arkadaşımla birlikte Nişantaşı'nda epey dolaştıktan sonra biraz dinlenmek ve yemek yemek için Reasürans Çarşısı içindeki "Viva la Viva" adlı kafeye gittik. Garsonumuz Meksikalı şapkası şeklindeki mönüyü getirdiğinde yüzümde bir gülümseme oldu, mönünün şekli gerçekten çok şekerdi. Ancak bir seçim yapmak üzere içini açtığımda mönünün İngilizce olduğunu gördüm. Öyle ya son derece şık bir kafede yabancı misafirler için hazırlanmış İngilizce mönüden daha normal bir şey olamazdı. Ve nazikçe garsondan Türkçe bir mönü rica ettim. İşte utanç verici olay burada başlıyor; garson bana Türkçe mönüleri olmadığını söyledi!! İnanabiliyor musunuz? Ben uzun bir süre inanmakta güçlük çektim gerçekten. Ne söylemem gerektiğini bulamadım, bilemedim. Bu durumun nedenini sorduğumdaysa garson bana benim için mönüyü çevirebileceğini söylemekle yetindi! Utandım, çok utandım. Bir Türk olarak doğduğum, büyüdüğüm anavatanımda anadilimde mönü bulamamaktan çok utandım. İşte bu noktada maalesef Türk işi deyimi yerini buluyor. Avrupa'dan Amerika'dan falan milliyetçilik örnekleri vermeyeceğim elbette. Zaten gelişmiş ya da gelişmemiş ülke olmakla bir ilgisi yok bu durumun. Bence bu durum çok daha temel bir insanlık probleminden; aitlik duygusunun gelişmemiş olmasından kaynaklanıyor. İster Çad, ister Togo, ister Japonya, ister Fransa, dünyanın hiçbir memleketinde ülkenin ana dilinde mönüsü olmayarak, hizmet ve yeme-içme sektöründe faaliyet gösteren bir işletme olmadığından adım gibi eminim! İngilizce mağaza adlarını azaltalım, günlük dilde daha az İngilizce kelime kullanalım vs derken Türkçe'mizi koruyalım tükenmesini engelleyip gelişimini sağlayalım derken düştüğümüz durumlara bakın. DEMET YOLAÇ (Fransızca ve İngilizce Turist Rehberi)
|