| |
|
|
İstanbul polisine alkış..
NATO zirvesi sırasında İstanbul polisi, trafik dahil her türlü birimi ile harika bir çalışma örneği verdi. Türkiye'nin adını çok karaya çıkarabilecek günleri, hem de nasıl pırıl pırıl atlattık. İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü'nden başlayarak, gazetemiz önünde nöbet tutan rütbesiz memurlara kadar her birini ayrı ayrı kutluyorum.. İzin yapmadan, evlerine gitmeden hatta hem de nasıl stresli günler geçirdiler, ama başardılar.. İstanbul polisi, alkış yetmez, ödüle layıktır. Bilmiyorum böyle bir sistemimiz var mı?. İzinsiz gösterilerdeki tutumu dolayısı ile polise yönelik eleştirilere de katılmıyorum. Kendinizi o yasadışı toplantının yapıldığı yerin halkı olarak düşünün.. Üstelik zengin de değil, orta halli, hatta fakir semtler buralar.. Ekranda gördünüz mü, vitrin camları nasıl öfke ile parçalanıyor, kimbilir ne fedakârlıklarla alınabilmiş otomobiller, nasıl bir orgazm heyecanı ile ters çevriliyor.. Bunlara yapanları insan kabul ediyorsanız, onlara insanca muamele yapılmayışını kınayabilirsiniz.. Vahşi sürüleri çok daha, nerdeyse onda bir oranda bir güçle durdurmak zorunda iseniz, güç kullanmak zorundasınız. Dünyanın en demokrat, en ileri ülkelerinin polisi de kullanır. Yasadışı kitlesel eylemlerin, çığırından çıkmadan, cana ve mala büyük zararlar vermeden önlenebilmesi, bir yerde de polisten korkulması ile mümkündür. Bunu sağlamanın da bir yoludur, belli ölçü içinde şiddet kullanmak.. Yoksa ortaya öyle sonuçlar çıkar, öyle büyük zararlar görürüz ki.. 6-7 Eylül'ü yaşamış İstanbullular ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktır. Medya son yıllarda polisi çok yıprattı. Bu topraklar içinde güven içinde yaşamak, sabah kalktığımızda arabamızı bıraktığımız yerde bulacağımızdan, dükkânımızı bıraktığımız gibi açacağımızdan, bakkala gönderdiğimiz küçük kızımızın sağ salim geri döneceğinden emin olmak istiyorsak eğer, polise saygınlığını iade etmek zorundayız bir.. Polisten korkuyu geri getirmek zorundayız iki.. Sahneyi görmediniz mi?.. Savaş hazırlığı yapmışlar.. Maskeler.. Gaz bombalarını geri atacak eldivenli kıtalar.. Kar başlıkları.. Molotof kokteylleri.. Uzun ve kalın sopalar.. Önüne gelene her şeyi yakıp, yıkma.. Bu mudur, fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğü, toplanma ve yürüme özgürlüğü.. Savaşa hazırlananla savaşılır.. Bu böyle biline.. Davulun sesi uzaktan hoş gelir.. Zengin semtlerde oturup polise ahkâm kesenlerin, bu olayları kendi mahallelerinde yaşadıklarında neler yazıp söyleyeceklerini çok merak ederim hep..
|