| |
Buna da şükür
Nasıl olsa ABD Başkanı Bush'un Ankara ziyaretini ve NATO'nun İstanbul zirvesini günlerce işleyeceğiz. O nedenle bugün önemli bir gelişmeyi ele almayı tercih ettik. Konumuz; Meclis'ten geçen Hayvan Haklarını Koruma Yasası. Hedef kitlesi kadar şanssız bir yasa bu. İlk kez 1995'te Tansu Çiller, Meclis'e gönderdi. Bunu 1995 ve 1996'da Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit'in girişimleri izledi. 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra bu kez Başbakan Abdullah Gül devreye girdi. Ve dört başbakanın imzasını taşıyan tasarı, beşinci başbakanın, Erdoğan'ın döneminde yasalaşabildi. Olan, arada geçen 9 yıldaki kurban bayramlarında çırpına çırpına kesilen koyun ve danalara, bıçaktan kaçmaya çalışınca yaylım ateşiyle öldürülen boğalara, vicdansız avcıların siyanürle zehirledikleri binlerce tilkiye, belediye ekiplerinin itlaf ettiği sayısız sokak meleğine oldu. Cezalar pek caydırıcı değil En başta belirtelim; yasa, iyi niyetli çabanın ürünü. Hayvanlara işkence ve kötü muameleyi önlemeyi, hayvan koruma kurulları ve Türkiye Hayvanları Koruma Vakfı ile onların haklarını gözetmeyi, TV'lerde ayda en az 2 saat eğitici yayınla bu hakların topluma benimsetilmesini amaçlıyor. Ancak hayvan dostları yasa hükümlerinin amaçlanan korumayı sağlamada yetersiz kalacağını söylüyor ve bir dizi eleştiri sıralıyorlar. İşte en önemlileri: Hayvanlara kötü davrananlara sadece para cezasıyla yetinildi. Hiç olmazsa suçun tekrarında paraya çevrilemeyecek hapis cezası getirilmeliydi. 16 yaşından küçüklere hayvan satışının yasaklanması ciddi sakınca. Çünkü çocuk sevgiyi, dostluğu, paylaşmayı, bir cana karşı sorumluluğu ancak küçük yaşta hayvan beslemekle öğrenebilir. Biliyoruz; bu hüküm geçen yıl Meclis'ten geçen Ev Hayvanlarını Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesi'ne uyum için getirildi. Ancak sözleşmede isteyen ülkenin, yaş sınırına şerh koyup, kendi koşullarına uygun düzenleme yapabilmesini öngörüyor. Herhalde gözden kaçtı. Meleklerin itlafına devam mı? Yasa ayrıca iki çelişkiyi barındırıyor: Yargıtay'ın "Evde hayvan besleme yasağı"nı kaldırmıyor. Oysa hayvan beslemenin mülkiyet hakkının ayrılmaz parçası olduğu vurgulanmalıydı. 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu hükümlerini koruyarak, hayvan itlafının sürmesine yeşil ışık yakıyor. Biz hayvanseverler yine de mutluyuz; küçük dostlarımız yasal güvenceye kavuştu. Hem sonra hayvan hakları hukuku da sürekli gelişme gösteriyor. Örneğin, Avusturya geçen ay dünyanın en ileri hayvan hakları yasasını kabul etti. Bakın neler getirildi: Tavuk, horoz, kaz, ördeklerin kümese kapatılması yasaklandı. Pet shop'larda kedi-köpek satışına son verildi. Köpeklerin sürekli bağlı tutulmaları suç sayıldı. Çiftlik hayvanlarına yılda en az üç ay mera, otlak gibi çitlerle kısıtlanmamış alanlarda tatil yaptırma zorunluluğu getirildi. Sirklerde vahşi hayvan yasaklandı. Bakarsınız; AB ile üyelik müzakereleri sürecinde bizim hayvanlarımız da bunlara yakın haklara sahip olur. "Basit yaşa ki başkaları da var olabilsin" felsefesinin sahibi Mahatmir Gandi ne diyor? "Bir toplumun büyüklüğünü ve ahlaki gelişmişliğini anlamak istiyorsanız, hayvanlara nasıl davrandığına bakın..."
|