kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Euro 2004
  » Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
    Kampüs
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mahcup bir ilişki
Mahcup bir ilişki

Eskiden rock ve caz dinleyen, aynı zamanda Orhan Gencebay'ın parçalarını sevenler vardı. Ancak bunu 80'lerin ikinci yarısında itiraf edebildiler. Şimdi benzeri bir kuşak Müslüm Baba'ya yanaşıyor; o da mahcup bir çabayla onlara. Çünkü jiletçi kitlesini yitirmek istemiyor.

Kentli, eğitimli, rock müzik dinleyen kesimin Müslüm Gürses'e bu ilgisi nereden çıktı? Şimdiye dek birçok şey söylendi bu konuda. Gelin bunlara bir-iki ek yapalım. Bence bu ilginin geçmişini Cüneyt Arkın'ın oynadığı 'Dünyayı Kurtaran Adam' filminin Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü tarafından keşfedilmesine dek götürebiliriz. Hafızam beni yanıltmıyorsa, kulüp bu filmi "BÜSK utançla sunar..." filan diye duyurmuştu. Ancak öğrencilerden de gelen tepkiler üzerine bu söz geri alınmış ve özür dilenmişti. Daha sonra film 'kült' kategorisine dahil edildi. Peki o olayın anlamı neydi? Türkiye'nin entel kesimi bunca yıl Batı kültürüyle haşır neşir olduktan sonra kendi kültürüyle de ilgilenmeye başlamıştı. Ancak bu 'mahcup' bir ilgiydi. Söz konusu kesim ayıplanmaktan korkuyordu. Dolayısıyla bir 'kitsch' (banal sanat) esprisi içinde yaklaştılar siyah beyaz filmlere, Muazzez Tahsin romanlarına: "Ah, geçmişte yapılanlar nasıl da içten, nasıl da naifti... Ama aynı zamanda gülünçtü de..." O dönemde '2/5 BZ' adlı bir grup genç, Cüneyt Arkın'ın 'nayır, nolamaz'lı film replikleriyle Tansu Çiller'in konuşmalarını yeniden montajlıyordu. Ortaya gerçekten çok komik ve tabii Çiller'i alaya alan bir sonuç çıkıyordu.

Kendini Yeniden Konumlandırdı
Yani entel gençler halk kültürüyle ilgileniyorlar ama bunu gülünecek, eğlenecek bir şey olarak sunuyorlardı. Yine de alttan alta 'imaj çağı'na direnen, 'samimi', 'duyarlı', 'yapmacıksız', 'mert', 'eleştirel' bir içerik buluyorlardı orada. Bütün bunlar olurken MHP iktidara ortak oldu. Onunla birlikte ülkücü kesimin kimi değerleri de su yüzüne çıktı. Ardından AKP iktidara geldi. Bu da İslami duyarlılığı yüksek kesimlerin değerlerine ilgiyi artırdı. Bu süreçte ne gördük? Dergilerde çıkan haberleri hatırlayın: Üniversiteli, yabancı dil bilen, ABD'de master yapmayı hayal eden kimi gençler Müslüm Gürses'i dinlediklerini söylüyor, Baba'nın odalarına astıkları posteri önünde fotoğraf çektiriyorlardı. Yani: Globalleşme süreci içinde olanlar, yerel kültürü boşlamıyorlardı... Ki bu da küreselleşme kuramcılarının ortaya attığı 'Glokelleşme' (glocalisation) fikrine uygundu. Peki böyle bir trend ortaya çıktığında Müslüm Gürses ne yaptı? 'Mahcup' bir biçimde, kendini 'yeniden konumlandırma' (re-positioning) denemelerine girişti. Mahcuptu bu çaba... Çünkü yeni bir konum alırken kendi asıl 'jiletçi' kitlesini de yitirmek istemiyordu. Gülhane Parkı yerine Harbiye Açık Hava'da konsere çıktı. 'Olmadı Yar'ı öyle bir yorumladı ki Nilüfer'i sürklase etti. Ardından Teoman'ın 'Paramparça'sını okudu. 'Olmadı Yar' kadar etkileyici değildi ama ondan daha fazla ses getirdi. Çünkü sözünü ettiğim entel kesim Teoman'ı dinliyordu. Derken Boğaziçi Üniversitesi mezunu, reklamcı Ezel Akay'ın yönettiği 'Neredesin Firuze' filminde Bülent Ortaçgil'in bestesi olan 'Sensiz Olmaz'ı seslendirdi: Müthişti! Müslüm Baba son olarak Murathan Mungan'ın sözlerini yazdığı parçalardan oluşan, "Söz Vermiş Şarkılar" adlı albümde 'Olmasa Mektubun'u söyledi. Şahane bir yorum değil ama o ses yok mu... İnsanın içine işliyor. "Biz icabında sizin yüreğinize de akmayı biliriz" diyor sanki.

Kapıyı Hep Açık Tutuyor
Eskiden rock ve caz seven ama aynı anda Orhan Gencebay'ın bazı parçalarını zevkle dinleyenler vardı. Ne var ki bunu ancak 1980'lerin ikinci yarısında itiraf edebildiler. Şimdi benzeri bir kuşak buna Müslüm Baba'yı dahil etti. Ancak Orhan Abi ile Müslüm Baba arasında önemli bir fark var: Orhan Abi müziğini hiç değiştirmedi. Bir bakıma klasikleşti. Ve dinleyici ona yanaştı. Müslüm Baba ise tarzında, daha doğrusu parça seçiminde bir oynama yaptı. Yani beklemedi, değişik bir kitleye kendisi yanaştı. Dikkat edin: Söz konusu kitle (yani rockçılar filan) Baba'nın eski/diğer parçalarını pek dinlemiyor. Müslüm 'klasikleşmiyor', bir bakıma 'gençleşiyor', 'uyum sağlıyor', 'yenileniyor'. Bunu yapmak için de 'cover' denilen, 'yeniden yorumlama' tekniğini kullanıyor. Böylece... Eğer çuvallarsa... Reddedilirse... "Canım bir deneme yaptık işte" diyerek jiletçilerine dönüverecek. O kapıyı hep açık tutuyor.

EMRE AKÖZ

DİĞER GÜNAYDIN HABERLERİ
 Dikkat! Moda bulaşıcıymış!
 45 yaşında ama 70 yaşındaki bir adamın birikimine sahip
 Çocuk şarkısı yerine "Gel bana" "Gel bana"yı söylüyor
 Liderler Osmanlı mutfağıyla doyacak
 Yılların Metallica'sı terapistle ayakta duruyor
 Marangozhaneli, mutfaklı anaokulu
 Hem tatil hem eğlence
 Not Defteri
 Bodrum'da 'Yıldızlı Geceler'
 Türk filmleri Karlovy Film Festivali'nde
REFİK DURBAŞ
Anılarımın kardeşi İzmir
Adının "Smyrna"dan geldiğine...
GÜLSE BİRSEL
Eğleneceksin mecbursun!
Sabah şöyle seslerle uyandım...
ESRA CEYHAN
Bir yaz gecesi rüyası
Geçen hafta 22'si akşamı için kuru...
AYŞE TÜTER
Karışık sebze sote
Bir tencerede yağı ısıtıp, soğanı...
Çabuk büyümek isteyenlerin sütü
Çabuk büyümek isteyenlerin sütü
Nestle'nin 1-6 yaş arası çocuklar için hazırladığı vitamin ve mineral...
İncecik tenini güneşten koruyun
İncecik tenini güneşten koruyun
Bebekleriniz için güneş sütü alırken daha hassas, titiz ve seçici...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.