Topun efendisi
Porto ile Lizbon arasındaki iki küçük şehirdeydi dün kupa heyecanı. Coimbra'da İngiltere, İsviçre'yi rahat geçerken, Rooney de kupanın starı olma yolunda dev bir adım atıyordu. Kupayı BBC'ye yorumlamak için gelen Schmeichel, Rooney için "18 ya- şında ve bir boğa gibi güçlü ama 35 yaşındaymışçasına da tecrübeli hare- ketler yapıyor. Eğer kulüpleri tarafından iyi kullanılırsa dünyanın en büyük forvetlerinden biri olur" diyordu. İngiltere, turnuvanın en sağlam defans anlayışına sahip takımı. Aslında Owen dışında aksayan pek oyuncuları yok. Kupada daha gidecekleri çok yol var bizce. Lizbon'a, Coimbra'dan 60 kilometre daha yakın bir kent olan Leiria'da dün kupanın en güzel, en heyecanlı maçı vardı. İşin içine Fransa girdi mi, estetik ve heyecan kendiliğinden geliyor. İlk yarı Zidane şov yaptı. O kadar etkiliydi ki bir ara Hırvat seyirciler bile onu alkışladı. Haftaya Çarşamba günü 33 yaşını bitirecek olan büyük yıldızın ortasında Fransa golü buldu. Ama 43. dakikada sol kanattan kullanılan kornere topuğuyla yaptığı aşırtma herkesi ayağa kaldırdı. Zizou çok büyük bir yıldız. Adeta "Topun efendisi" ama yorgun. 98 Dünya Kupası'ndan bu yana hiç durmadan sürekli üst düzey maçlar oynuyor. Zidane biraz oyundan düşünce, Fransa da düşüyor. Prosinecki'nin kehaneti Kızılyıldız'ın ve Yugoslav Milli Takımı'nın unutulmaz ismi Prosinecki, devre arasında "Kötü oynamıyoruz, topun daha çok Prso ile buluşması lazım" diyerek bir anlamda maçın falına da bakmıştı. İkinci yarı kimse ne olduğunu anlamadan Hırvatlar 2-1 öne geçivermişti. İngiltere'ye iki dakikada iki gol atan Fransızlar, bu kez aynı silahla vurulmuş- lardı. Ama karşılarında kendilerinden daha centilmen bir takım vardı. Maçı çevirmek için rakibe 40 dakika şans tanıyacak kadar centilmendi Hırvatlar... Trezeguet'nin iki maç boyunca yaptığı tek olumlu hareket Fransa'yı yenilgiden kurtarmıştı. Fransızlar da, Hırvatlar da umutlarını son maça taşımışlar, binlerce kilometre öteden gelen taraftarlarına keyif vermişlerdi.
|