Aykırı şehir dedikoduları
Diliyle kırık fay hattı yaparak "Ay adama bakın! Nasıl da dünyayı takmıyor. O tam bir çılgın" dedirten ünlü deprem uzmanı Celal Şengör, hafta sonu "aşırı bilimsel bir toplantı" için gittiği Assos'ta dikkatleri üzerine toplamayı başarmış. Yüksek sesle gülerek antik limanda küçük çapta bir sarsıntı yaratan Şengör, "Ben depremi çok severim. Sarsıntı anında orgazm olurum" diyerek antik limanda tatilini geçirenlerin gönüllerindeki fay hattında ince bir kırıklık oluşmasına neden olmuş. İşin tuhafı jeolojiyi sular seller gibi yutan bu bilim adamımız, insan yüreğinde açtığı onulmaz kırıklardan bihaber biçimde şen kahkahalarıyla sarsıntılar yaratmaya uzun süre devam etmiş.. Artık Yalçın Küçük'ü "Herkesin soyunu sopunu araştırıyor. Yaptığı ayıp" diyerek eleştirmek "out", buna mukabil Yalçın Küçük tarafından "Sabetayist" ithamına maruz kalmak "in". Bu yüzden son zamanlarda bazı yazarlar, Yalçın Küçük tarafından "Sabetaycı" olarak ilan edilmeseler de "Ben soyumu sopumu araştırdım, bizim kökenimizde Sabetaycılık yok" diye yazılar döktürerek olaya "davetsiz misafir" olarak dalıyorlarmış. (Bakınız Ruhat Mengi'nin yazdığı son 8 yazı..). Ben duyduğumun yalancısıyım: "Sabetaycı" ithamına maruz kalmak arzusu öyle abartılı bir hal almış ki, bazıları Yalçın Küçük'e 'küçük rüşvetler' verip, "Hoca, ne olur beni de Sabetaycı ilan et" diye yalvarıyorlarmış. Cihangir kafelerinin duvarlarında "Değerli yazar müşterilerimiz! Lütfen haber değeri oluşturacak şeyler söylemeyin ve yüksek sesle konuşmayın!" yazan uyarı levhaları asılmış.. Bazı yeni yetme yazarlar ise, uyarı levhalarına aldırmayıp yüksek sesle 'skandal' şeyler söyleyerek haber olmayı bekliyorlarmış. Geçtiğimiz günlerde Boğaz'da bir balık lokantasında, tanınmış bir yazarımızın da bulunduğu masada İstanbul'daki NATO zirvesi için alınan önlemlerin hayatı çekilmez kılacağına dair o meşhur geyiğe dalınmış. İşte tam bu sırada tanınmış yazarımız, "Arkadaşlar, NATO Zirvesi, Türkiye'nin dünyayla bütünleşmesi için çok önemli bir sınav. Kendimizi dünyaya sunacağız, böyle çok önemli bir fırsat için üç gün dişimizi sıkmamız gerekir" demiş. Masada herkes sus pus olmuş, hiçbir şey yokmuş gibi davranmışlar. Önceleri "Kemalist ve ulusalcı" o bildik tezleri süsleyip püsleyip değişik bir jargonla ama tevazu içinde ifade eden Hürriyet yazarı Özdemir İnce'nin ne zaman zıvanadan çıktığı üzerine yapılan bir tartışmada İnce'yi yakından tanıyan bir dostu, "Onu Ertuğrul Özkök zıvanadan çıkardı. Adamı ikinci cumhuriyetçilerin korkulu rüyası diye takdim etti, Özdemir o gün bugündür kendisini gerçek bir aydınlanma savaşçısı sanıyor" demiş.. Kitapta tanıtım işinin artık iyice ayağa düştüğünü düşünen Murathan Mungan, "Çador" romanı için hiçbir tanıtım uğraşına girmemişti. Ama ünlü yazarımız şimdi farklı bir alanda, sözlerini yazdığı o güzelim şarkılarla gündemde. Mungan'ın sözlerini yazdığı şarkılar bir albümde toplandı. En büyük tartışma ise "Telli Telli" adlı şarkıda yaşanmış. Bülent Ersoy, "Ben o şarkıyı istiyorum" demiş ama Mungan, "Mor ve Ötesi"nde karar kılarak bu konuda ne denli ödünsüz olduğunu ortaya koymuş. Sirkeci'deki "Hamdi Et Lokantası"nın garsonları söyledi: Ahmet Altan, rekor satış yapan son kitabı şerefine Hamdi'de kebap yemiş.
|