Okurla dalaşma
"Elektronik posta" adı verilen cehennemdeki küfürlere boş vermeyi artık ben de başarıyorum ama şimdi de başım "küfürsüz" mesajlardaki "dumur detayları"yla dertte. Öyle silip atılacak, gülüp geçilecek cinsten mesajlar değil bunlar. Okuyorsunuz ve kendinizi bir tuhaf hissediyorsunuz. Tıpkı Celal Şengör adlı "literatüre katkı yapmış" saygın jeoloji profesörünün diliyle "kırık fay hattı" tarifi yaparken çekilmiş fotoğrafını gördüğünüzde hissettiğiniz neyse onun gibi bir şey. Bu derece trajik yani.. Ama ben olayın üzerine gitmek niyetindeyim. Çünkü müşteri velinimetimiz değildir. İşte bana gelen mesajlar ve benim cevaplarım: MESAJ: Ahmet Hakan Bey! DEP'li eski milletvekillerinin tahliyesi seni çok sevindirdi, bir zil takıp oynamadığın kaldı. Yozgatlı olduğunu duymuştum ama şimdi buna inanmıyorum. (Ankara'dan Muhsin Erol). CEVAP: "Yozgatlı olmak"la eski DEP milletvekillerinden nefret etmek arasında bağ kurabilen bir zihin dünyasının kapılarını aralamanın beyhude bir uğraş olduğunu bildiğim için, 1960 sonrası seçilen az sayıda TİP milletvekilinden birinin Yozgat'tan çıktığını anımsatmak bile istemem. Ayrıca "Yozgatlılık eşittir eski DEP'lilerden nefret" denklemini kurabilen bir anlayışa, hiç tanımadığı birine "sen" diye hitap etmenin "görgü ve nezaket kurallarına aykırı bir durum" olduğunu da belirtmek istemem. Kısacası ben bu "zihniyet"le başa çıkabilecek güçte değilim. MESAJ: Bir yazınızda "İmamhatipte okuduğum için utanıyorum" demişsiniz. Ben imam-hatip mezunuyum ve okulumla iftihar ediyorum. Sizi de kınıyorum. (Manisa'dan Şerafettin Taşçı). CEVAP: Madem imam-hatipte okumuşsunuz, o halde "Size bir fasık haber getirdiğinde araştırınız!" şeklindeki kutsal buyruğu da mutlaka duymuşsunuzdur. Size sadece şunu hatırlatmak isterim: Başkalarına haksızlık yapmamak, iftira atmamak, güzel ahlak sahibi olmak.. Bütün bunlar en az imam-hatipte okumak kadar önemlidir. Keşke imam-hatip davasına sahip çıktığınız kadar bunlara da sahip çıkabilseniz. MESAJ: Magazin yazıları yazmaya hevesli görünüyorsunuz. O halde yaz tatilinizi nerede geçireceğinizi yazın da İslami tatil köylerine mi gidiyorsunuz, yoksa Bodrum'un gece alemlerine mi dalıyorsunuz, anlayalım. (İzmir'den Demet Aydın). CEVAP: Demet Hanım, beni fena yakaladınız yahu! Şimdi "İslami otellerden birine gideceğim" desem, "Ay ne komik! Siz denize de 'Haşema'yla giriyorsunuzdur" diye benimle kafa bulmaya kalkışırsınız. Yok, "Bodrum'un gece alemlerine dalacağım" desem, "Bak işte! Adam özentili bir tip kardeşim" diyerek olaya eleştirel yaklaşırsınız. Tamam, teslim oluyorum. Ellerim havada, yakalandım! MESAJ: Önce "Misyonerlik serbest olmalı" diye yazdınız. Sonra da Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını savundunuz. Ben artık sizi kaybettiğimizi düşünüyorum. Ne yapmak istediğinizi anlayamıyorum. Siz kime hizmet ediyorsunuz? (İstanbul'dan Dr. Adnan Gevher). CEVAP: Siz benim kim olduğumu düşünüyordunuz bilmiyorum ama şunu söylemeliyim ki ben hayatım boyunca "sağcı" olmadım. En radikal görüşleri savunurken bile, asla milli reflekslerle hareket etmedim. Kendim için özgürlük isterken başkaları için yasakları savunmadım. Hayatımın hiçbir döneminde "Misyonerlik faaliyetleri"nin yasaklanmasını istemedim, Heybeliada Ruhban Okulu'nun kapalı tutulmasına destek çıkmadım. Ahlaki tutum ve özgürlükçülük, benim için ideolojilerden de önemlidir. Yani kayıp yok Adnan Bey..
|