Parlayan Hindistan
660 milyon seçmenden 370 milyonunun 20 gün içinde, beş safhada en ücra köylere bile yerleştirilen elektronik aygıtları kullanarak oy verdiği Hindistan seçimlerini Kongre Partisi kazanmıştı. Sürpriz olarak nitelenen bu sonuçta aslan payı ise Gandi hanedanının gelini İtalyan asıllı Sonya Gandi'ye aitti. Hindu milliyetçilerinin seçim sonuçlarını kültürel intihar diye adlandırmalarına varan, kökeniyle ilgili yaygaranın ardından Sonya Gandi, başbakanlığı eski maliye bakanlarından Manmohan Singh'e bıraktı. Sağcıların, özellikle boğazlarına kadar ırkçı milliyetçiliğe batmış olanlarının demokratlığı da bu kadar oluyor demek ki. Gandi'nin başına gelenler tüm dünyanın çapsız bağnazlarının ortak bir dili olduğunu vurgulamak için de iyi bir örnek. Hindistan son altı yıldır Ulusal Demokratik İttifak ve onun başını çeken Baharatiya Janata Partisi'nin başkanı Atal Bihari Vajpayi tarafından yönetiliyordu. Faşizan Hindu milliyetçisi BJP, seçimlere "parlayan Hindistan" sloganıyla girmişti. Son yıllarda Hindistan yüksek ekonomik büyüme rakamlarıyla dünyanın yükselen ekonomisi konumundaydı. Örtünün altındaki tablo Ekonomi liberalleşirken özellikle bilgi teknolojisi alanında Hindistan'ın bazı bölgeleri gerçekten parlıyordu. Hindistan'ın orta sınıfı genişliyor, şehirli nüfus küreselleşmenin nimetlerinden faydalanıyor, tüketim toplumu hızla oluşuyordu. Vajpayi, ABD ile ilişkileri yakınlaştırmış, İsrail ile stratejik sayılabilecek bir bağa yeşil ışık yakmış ve son aylarda da Pakistan ile ilişkileri yumuşatmaya başlamıştı. Artan ekonomik ve jeopolitik önemiyle Hindistan dünya devi olmaya hazırlanıyordu. Bu olumlu göstergeler nedeniyle herkes BJP'nin seçimden güçlenerek çıkmasını bekliyordu ki fakirlerle laikler hesapları bozdular! Parlak göstergelerin ardındaki manzara pek iç açıcı değildi. Ülkede zenginlik iyi da- ğılmıyordu. Borç yükü altında ezilen köylüler arasında intiharlar hızla artıyordu. Hindistan'ın kırsal nüfusunun yüzde 40'ı ancak Afrikalılar kadar tahıl tüketebiliyordu. Üç yaşın altındaki çocukların neredeyse yarısı kötü beslenmeden muzdaripti. Yani buralarda Hindistan pek de parlamıyordu. Kısacası Hindistan seçimlerinin sonucunun bir boyutunda neo-liberal küreselleşmeye tepki vardı. Diğer boyutta ise BJP'nin faşizan ideolojisinin yarattığı tepki etkili olmuştu. Hindistan gibi yüzlerce din ve kültürün meczedildiği bir ülkede BJP, Hindutva adlı milliyetçi ideolojisiyle tarihi yeniden yazmaya başlamıştı. Müslümanlar başta olmak üzere yabancı unsurlardan ülke tarihi ve kültürünün temizlenmesi gerekiyordu. Terörizmi Önleme Kanunu ile ülkenin liberal hukuk devleti olma vasıfları eriyordu. Kaybolmalar, faili meçhuller yalnız Keşmir'de değil başka eyaletlerde de artıyordu. Gujarat eyaletinde Müslümanlar'a yönelik kitlesel şiddete BJP hükümeti seyirci kalmıştı. Dahası, soruşturmalar sonunda tutuklanan 287 kişinin 286'sı her ne hikmetse Müslüman'dı. Sonuçta Hindistan bu aşırılığı da taşımak istemedi ve BJP'yi muhalefete gönderdi. Hükümeti kuran Kongre Partisi'nin kendisini çağdaş ölçülere göre yeniden yaratmış olup olmadığını zaman gösterecek. Kongre, kendini 21. yüzyıl koşullarına uydurarak siyaset üretmeyi becerdiği taktirde azgelişmiş ülkelerin küreselleşmeye eklemlenmesi konusunda herkesin yararlanacağı bir örnek ortaya çıkabilir. Hindistan galiba asıl o zaman tam parlar.
|