Reaganizm'in sonu
Ay sonunda dünyanın, en azından Atlantik ittifakının, gideceği yön hakkında esasa yönelik değilse bile şekle yönelik pek çok adım atılmış olacak herhalde. Esasa yönelik temel bazı kararların alınması veya alınacak kararaların ortak bir diplomatik iradeyi yansıtır hale gelmesi içinse muhtemelen ABD seçimlerinin sonucu beklenecek. ABD'deki seçimleri Bush'un kaybetmesi ihtimal dahilinde. Ancak Kerry'nin bu seçimleri kazanıp kazanamayacağı henüz kestirilemiyor. Kaldı ki kazansa da temel stratejik hedefler açısından büyük bir fark beklemek gerçekçi değil. Ancak üslubun ve dünyanın Amerikan taleplerine ve politikalarına vereceği cevabın farklı olacağına da kuşku yok. İkinci Bush yönetiminin de gerek üslup gerek dış politikadaki belirli yönelimler açısından birincisinden farklı olacağına dair bir beklenti de var. Bunun temel gerekçesi sınırsız bir küstahlıkla devreye sokulan bir dış politikanın hayatın ve Irak'ın gerçekleri karşısında yeniden tasarlanmasının zorunlu hale gelmesi.
Bush döneminde aynı öğeler Bir bakıma ABD'nin tüm gücüne rağmen, yalnızca bu güce yaslanarak dünyayı şekillendirme hevesi son buldu. Bu durumda dünya düzeninin El-Kaideli, kitle imha silahlarının yaygınlaştığı ve pek çok devletin çöküntü yaşadığı bir ortama uygun şekilde yeniden tasarlanması işi daha kollektif bir şekilde yapılacak. Amerikan önderliği ve siyaset üretme enerjisi kaçinılmaz olarak devrede kalacak. Ancak diğer aktörler ve çoktaraflı kurumlar da işin içinde olacaklar. Eğer gelişmeler bu doğrultuda gerçekleşirse, o zaman yeni-muhafazakarların parıltısı da sönmüş olacak. Tam bu bağlamda eski ABD Başkanı Ronald Reagan'ın ölümü de ayrı bir sembolik anlam taşıyor. Yeni muhafazakarların çoğu Reagan döneminde yönetim kademelerinde sorumluluk yüklenmişlerdi. O yönetimdeki soğuk savaşçı yaklaşımın hem teorisyenleri hem de uygulayıcıları arasındaydılar. Dönemindeki ekonomik tercihleri, sosyal muhafazakarlığa prim veren yaklaşımlar, yargının ideolojik hale getirilmesi gibi öğeler Bush döneminde yeniden devredeydi. Kişisel olarak çok hoş, canayakın ve cahil olduğu bilinen Reagan'ın tarihsel önemi Vietnam, İran devrimi ve Afganistan sonrasında sarsılan Amerikan özgüvenini restore etmesinden kaynaklanıyordu. Bunu yaparken 1970'li yıllardaki detant politikasından hazetmeyen şahinlerin doğrultusunda soğuk savaşı yeniden tırmandırmıştı. Askeri harcamaları arttırarak Sovyetleri sıkıştırmıştı.
O da Gorbaçov'a inandı Sovyetler'in yıkımında bu yeni silahlanmanın mı, Murat Belge'nin vurguladığı gibi bir önceki başkan Carter'in insan hakları politikasının mı daha etkili olduğu halen tartışılır. Ancak Sovyet belgeleri soğuk savaşın bitmesinde büyük paya sahip Gorbaçov'un yeni bir silahlanma yarışından çok çekindiğini ve engellemek için her şeyi yap- maya hazır olduğunu ortaya koydu. Paradoksal olarak, Reagan da Gorbaçov'a inanarak, kendi şahinlerini dinlemeyip soğuk savaşın sonunun hazırlanmasına ortak oldu. İç politikada Reagan refah devletinin ve eşitlikçi sosyal akımların kazanımlarını yok edecek politikalar uygulamıştı. Bunlar Amerikan ekonomisinde sosyal maliyeti yüksek bir yeniden yapılanmaya imkan vermişti. Bir yandan 1990ların ekonomik patlaması hazırlanırken diğer yandan, çevre, fakirlikle mücadele, işsizlere yardım gibi alanlarda geri adımlar atılmıştı. Amerikan radikal sağı bu dönemde devlet kurumlarına özellikle de yargı sistemine sızmaya başlamıştı. Reagan'ın ölümü, salt askeri güce dayalı bir Amerikan üstünlüğünü savunanların, sosyal konularda, kadın haklarında saati geriye almaya çalışanların ve ekonomi politikalarında güce tapanların da sonunun sembolik habercisi sayılabilir.
|