Bor'un pazarı
Geçen haftasonu bisikletten düşerek çenesinden yaralanan ABD Başkanı Bush, Pazartesi gecesi Irak'ın geleceğiyle ilgili bir konuşma yaptı. ABD'nin egemenliği devredeceği 30 haziran tarihine kadar buna benzer beş konuşma daha yapacak olan Bush, bilineni tekrarlamanın ötesine de geçmedi. Beş aşamalı plana göre ABD 30 haziranda egemenliği devredecek. 2005 Ocak'ta yapılması ümit edilen seçime kadar ülkeyi yönetecek geçici hükümetin yanısıra danışma meclisi niteliğinde bir ulusal konsey de kurulacak. ABD askerleri ülkede güvenlikten sorumlu olmayı sürdürecek. Irak'taki onarım ve altyapı inşa çalışmaları sürdürülürken, Irak'taki geçiş sürecinde gerek Birleşmiş Milletler'in, gerekse NATO'nun desteği elde edilmeye çalışılacak. Seçimlerden sonra ise kurucu meclis olarak çalışacak Millet Meclisi, yeni anayasayı hazırlayarak yeni seçimlere gidecek. Bush'un söylediklerinde yeni bir şey yok. Bir bakıma Bush'un yeni bir şey söyleyebilmesi mümkün de değil. Zira en kısa şekilde özetlemek gerekirse Bush yönetiminin Irak politikaları iflas etti. ABD yönetimi, ülkesini ve dünyayı bu savaşa yalan ve dolanla götürüp savaşı kazandıktan sonra ülkeye güvenlik ve düzen getirmede tam bir başarısızlık sergiledi. Macera, hayal, fiyasko Birbiri ardına gelen beceriksizlikler, yanlış politika tercihleri ve nihayet Felluce kepazeliği ve Necef'in bombalanmasının ardından ABD, Irak'taki Arap gruplar indinde itibarını neredeyse tümden yitirdi. Siyasi açıdan da ABD'nin Irak macerası tam bir fiyasko oldu. Irak'ı ve ülkedeki siyasi oluşumları iyi bilen uzmanlar dinlenmedi. Irak'ta Ahmet Çelebi'nin başına geçeceği bir yönetimle müttefik olmak, bu yönetime İsrail'i tanıtarak Arap devletleri içinde yeni bir bölünme yaratmak hayalleri suya düştü. Irak'ın yeniden yapılanmasında ülkenin petrol gelirlerini kullanma, Irak petrollerinin ağırlığıyla Suudi Arabistan üzerinde baskı kurma hevesleri kursaklarda kaldı. Irak'ta bir demokrasi kurup Ortadoğu'ya burayı merkez alarak şekil verme hedefi ise belli ki kolay gerçekleşemeyecek. En azından Irak'ta geleceğin siyasetinin belirleyici unsurları Amerikalılar'dan pek de hazetmeyen Şiiler olacak. Özellikle Muqtada es-Sadr'ın başkaldırısını kendi aralarında halletmek isteyen Şii önderliğe izin verilmemesi ve Necef'in bombalanmasından sonra ABD ile irili ufaklı Şii gruplar arasında köprüler neredeyse tümden atıldı. Bu bağlamda ABD'nin Ortadoğu'daki siyaseti bir kez daha son yirmi beş yıldaki iki dayanağına mahkum kaldı: Suudi Arabistan ve İsrail. Kürt oluşumuna destek Ne yaptığını ne kadar anladığı şüpheli bir Başkan'la ABD'nin Ortadoğu'ya düzen getirebilmesi mümkün değil. Kaldı ki dünyanın etkili aktörleri de ABD'nin Irak'ta tam bir başarısızlığa uğramasını istemiyorlarsa da, bu Başkan'a destek vermek de istemiyorlar. Bu nedenle ABD'nin BM'deki ve NATO'daki çabalarının çok başarılı olması, daha doğrusu yalnızca kendi iradesini yansıtır nitelikte olması beklenmemeli. Türkiye açısından tüm bu gelişmelerin hem bölgenin siyasi istikrarı hem de asker gönderme olasılığının varlığı nedeniyle ne kadar önemli olduğunu tekrarlamaya gerek yok. Güneyinde bir İslam Cumhuriyeti ihtimali, herhalde Turkiye açısından iç açıcı bir gelişme sayılmaz. Bu durumda belki yapılabilecek asgari şey, Irak'ta gelecekteki yasama yapılanmasında Sünniler'in ve Kürtler'in ağırlık taşıyacağı bir Senato ya da üst meclis türünden oluşumlara destek vermektir. Böylesi bir hedef, Iraklı Sünniler ve Kürtler açısından da cazip sayılacaktır.
|