Kristal küre
İşkence olayının su yüzüne çıkmasıyla ABD'nin Irak'ın geleceğini istediği şekilde belirleme imkanı hayli kısıtlandı. Giderek ABD'nin topu taca atarak Irak'ı terk etmesinden korkulmaya da başlandı. Ahlaki kaygılarla değil siyasi kaygılarla ülkedeki gelişmelere bakıldığında ise tüm bölge ülkelerinin kendilerini ürküten bir belirsizlikle karşı karşıya olduğu anlaşılıyor. Belirsizlik bir yönüyle Ortadoğu'daki tüm bölgesel dengelerin bozulmasından kaynaklanıyor. Bunun bir sonucu olarak da evvelce bölgenin kabadayıları olarak etraflarındaki gelişmeleri kontrol edebilen Suudi Arabistan, Mısır, Suriye gibi devletlerin etkileri azalıyor. Diğer yönüyle ise belirsizlik Irak'ta nasıl bir siyasi yapı kurulacağıyla bağlantılı. Irak'la ilgili her senaryonun kendine göre bölge ülkeleri üzerinde olumlu-olumsuz etkileri olacak. 1920'lerde kurulmuş Ortadoğu bölgesel sisteminin sürüp sürmeyeceği, sürmeyecekse bunun yaygın sonuçlarının ne olacağı sorusu Türkiye dahil tüm ülkelerin gündeminde. Nasıl bakılırsa bakılsın ABD'nin Irak'taki siyasi planlarının fiyaskoyla sonuçlandığına kuşku yok. Son olarak Felluce'de güvenliği sağlama görevini Baas partili bir Cumhuriyet Muhafızları generaline vermesi, Baas üniformasının yeniden ortalığa çıkması yeterince açıklayıcı. Felluce efsanesi ve cazibe Bunun yanısıra Mukteda es-Sadr'ın daha işgalin başında devre dışı bırakılmaması, şimdilerde Ayetulah Sistani'nin bile radikalleşmesine gidecek bir yolu açtı. Daha önce İslamcı şiddetle hiç alakası olmayan Irak, Felluce direnişi etrafındaki efsanenin de cazibesiyle İslamcı militanların akın etmeye başladığı bir merkez haline geldi. Ekonomik sıkıntılar ve idarenin işlememesi de siyasi istikrar getirme ihtimalini düşürüyor, Iraklılar'ın ABD işgaline yönelik öfkelerini artırıyor. Bu da direnişe verilen desteği artırıyor. 30 Haziran'da egemenliği devredeceğini söyleyen, ancak askerleri ülkede güvenliği sağlamak zorundaki ABD'nin önünde Irakla ilgili üç olası senaryo var. Bunlardan birincisi Irak'ın parçalanması, diğeri güçlü merkezi idarenin kurulması, ki buna Kürtler'i dahil edebilmek imkansız sayılmalı. Üçüncüsü ise Irak'ın federal bir devlet olarak kurulması. Gerçekçi senaryo hangisi? Merkezi yönetimin güçlendirilmesi bu senrayolar içinde gerçekleşmesi en güç olanı. Üstelik olası bir merkezi hükümette Şiiler ağırlıklı olacağı için bu yeni rejimin dinci-milliyetçi bir rengi olacaktır. Böyle bir yapılan- maya en azından Kürtler'in yanaşması beklenemez. Parçalanma senaryosu hayli gerçekçi görünmekle birlikte ABD'nin Irak'ı terk etmesi bunun önkoşulu sayılabilir. O durumda da ülkede bir iç savaş çıkacağına kuşku yoktur. Bu senaryo gerçekleşir ve parçalanmış bir Irak'ta Kürtler bağımsızlık ilan ettikleri taktirde ne tür gelişmeler olacağına bakmak gerekir. Türkiye herkesin beklediği şekilde müdahale edip İran'ın da önünü açar mı? Yoksa Türkiye, Kuzey Irak'ta kurulacak bir Kürt devletinin hamisi mi olur? Bölgeselleşme senaryosunda ise Şiiler, kazanacakları ağırlık yüzünden Ortadoğu'daki yerleşik tüm dengeleri alt üst edebilir. Irak'ın yeni ve asli Şii merkezi olarak ortaya çıması, İran'ı rahatsız edeceği gibi Suudi Arabistan'ın petrol bölgelerinde yaşayan Şiiler'in de yeni haklar talep etmelerine yol açabilir. Yani sınrılarötesi bir Şii hareketi haline dönüşerek bilinen siyasi dengeleri alt üst eder. Köktenci bir Şii rejimine sahip Irak ile Türkiye'nin ilişkileri hangi eksen üzerine oturur? Ortadoğu'ya demokrasi getirme iddiasıyla yola çıkan ABD ise kimbilir belki de şimdilerde Irak'ı bir arada tutacak yeni diktatörün arayışı içindedir.
|