Adam kadını tokatlıyor ve ben çok gülüyorum
"Şiddet bulaşıcıdır" demişti geçen pazartesi konuğum. "Metropol olmanın bedelini ödüyoruz" diye eklemişti. Stres, hava kirliliği, günde 14 saat çalışmak... Bunların hepsi içimizdeki şiddeti ortaya çıkarabiliyor. Peki ya sonra?
Özenip bözenip süslenmişken "Nasılım" sorusuna "İyi de kırmızı giyinmişsin, saçların da sarı. Biraz Galatasaray olmuş, lacivert bir şey yok muydu hayatım?" diyen kocama... Ne mi yapıyorum? Hiç. Hiçbir şey. Beni ne engelliyor? Niye tokadı basmıyorum? Çünkü şiddeti sevmiyorum. Peki niye tokat yiyen kadına çok gülüyorum? Bilmiyorum. Anormal miyim neyim..?
*** Michael Douglas'ın "Falling Down" diye bir filmi vardı hatırlar mısınız? Adam işine gitmek için evden çıkıyor ve otobanda trafiğe yeniliyor. Korkunç sıcak bir gün, önünde uzun uzadıya bir otomobil kuyruğu var ve adamımız birden deliriyor. Arabasını olduğu yerde bırakıp, diğer arabaların üzerine basa basa otobandan dışarı çıkıyor. Hava alıp, biraz yürüyünce sakinleşiyor. Bir McDonalds'a giriyor ve kahvaltı mönüsü istiyor. Kasadaki kız gayet laubali bir edayla "Öğlen 12.00'dan sonra kahvaltı satmıyoruz" diyor. Adam saate bakıyor, saat 12.05. Ne yaparsa yapsın o kahvaltıyı alamıyor. Burnundan soluyarak küçük bir bakkal dükkanına gidiyor ve bir şişe soda istiyor. Sodayı içerken fiyatın normalinden pahalı olduğunu fark ediyor. Satıcı hava sıcak olduğu için zam yaptığını söylüyor, "İstersen alma, serbest piyasa ekonomisi" diye gülüyor. İşte orada kopuyor. Adamın içindeki şiddet patlıyor. Adam insanlıktan çıkıp tam bir ölüm makinesine dönüşüyor. Trafikte kaldığı, kahvaltı edemediği ve sodayı pahalı içtiği için mi? Neden? Hikayenin hangi evresinde buraya kadar ben de yapardım dediniz? Bendeniz, arabayı bırakabilirdim, kasiyer kıza kahvaltıyı vermesi için ağlayabilirdim, bakkala bağırabilirdim. Ne derlerdi? Yazık kadına, sinirleri bozulmuş. Sinir bozukluğu nasıl olur da şiddete dönüşür? O güdü nedir söyler misiniz? İstanbul'da her geçen gün suç oranı artıyor. Megapol olmanın bedelini hep beraberce ödüyoruz. Her geçen gün sebepsiz şiddet artıyor. Adam reklamda kadına tokat atıyor ve ben başlıyorum gülmeye... niyorum. İçimde şiddet var, eminim. Sadece fantezi canım! Örneğin gönderdiği basın bülteninin üzerinde düzeltme yapmam için beni cep telefonumdan arayan halkla ilişkilerciye, Arabamın arkasına park edip saatlerce gelmeyen ve sonunda alışveriş torbalarıyla teşrif eden Nişantaşı kadınına, Gözümün içine baka baka, minik ayağını kaldırıp bütün "Hayır" çığlıklarıma rağmen, saksıya işeyen ve çişli ayaklarıyla benden kaçmak için bütün evi dolaşan köpeklerime, Tam kapıdan çıkacakken, geç kalmışken, evde yedek çorabım yokken, çorabımı kaçıran arkadaşıma, Uçakta "Aa siz Balçiçek Pamir misiniz?" dedikten sonra "Ee çocuk ne zaman" diye soran 50 yaşındaki ünlü işadamına, Sürekli kocası tarafından kötü davranılan, aldatılan ama bir türlü onu boşamayı beceremeyen kız arkadaşıma, şünmedim" diyen varsa, buradan alkışlıyorum. Müthiş bir başarı. Yine aynı söyleşide Gökhan Oral dedi ki "Çağımız kentli insandan çok şey istiyor, düşünsenize artık 14 saat çalışmak normal kabul ediliyor. İş yoğunluğu, stres, hava kirliliği, her gün laf anlatmak zorunda olduğunuz kişiler, bunların hepsi huzursuzluk, kaygı ve şiddet yaratıyor." Ve buradan kent insanlarına sesleniyorum, şiddet bulaşıyor. Evet, nezle gibi. Hani arkadaşlarınızla tatile gidersiniz, bir çift önünüzde kavga eder, negatif tavırlar sergilerse siz de mutlaka sevgilinizle kavga edersiniz ya onun gibi bir şey...
*** Şu reklama çok gülüyorum ben. Hani tokat yiyen kadına. Adamın tokadı basışı bana komik geliyor. Güldükçe de kendimden şüpheleniyorum. Acaba ben iyi miyim? Yani bazı meslektaşlarım bu reklamı kınayan, şiddeti kışkırttığını söyleyen yazılar yazıyor. Belki de haklılar, bilmiyorum. Sadece ben çok eğle niyorum. İçimde şiddet var, eminim. Sadece fantezi canım! Örneğin gönderdiği basın bülteninin üzerinde düzeltme yapmam için beni cep telefonumdan arayan halkla ilişkilerciye, Arabamın arkasına park edip saatlerce gelmeyen ve sonunda alışveriş torbalarıyla teşrif eden Nişantaşı kadınına, Gözümün içine baka baka, minik ayağını kaldırıp bütün "Hayır" çığlıklarıma rağmen, saksıya işeyen ve çişli ayaklarıyla benden kaçmak için bütün evi dolaşan köpeklerime, Tam kapıdan çıkacakken, geç kalmışken, evde yedek çorabım yokken, çorabımı kaçıran arkadaşıma, Uçakta "Aa siz Balçiçek Pamir misiniz?" dedikten sonra "Ee çocuk ne zaman" diye soran 50 yaşındaki ünlü işadamına, Sürekli kocası tarafından kötü davranılan, aldatılan ama bir türlü onu boşamayı beceremeyen kız arkadaşıma, Özenip bözenip süslenmişken "Nasılım" sorusuna "İyi de kırmızı giyinmişsin, saçların da sarı. Biraz Galatasaray olmuş, lacivert bir şey yok muydu hayatım?" diyen kocama... Ne mi yapıyorum? Hiç. Hiçbir şey. Beni ne engelliyor? Niye tokadı basmıyorum? Çünkü şiddeti sevmiyorum. Peki niye tokat yiyen kadına çok gülüyorum? Bilmiyorum. Anormal miyim neyim..?
*** Michael Douglas'ın "Falling Down" diye bir filmi vardı hatırlar mısınız? Adam işine gitmek için evden çıkıyor ve otobanda trafiğe yeniliyor. Korkunç sıcak bir gün, önünde uzun uzadıya bir otomobil kuyruğu var ve adamımız birden deliriyor. Arabasını olduğu yerde bırakıp, diğer arabaların üzerine basa basa otobandan dışarı çıkıyor. Hava alıp, biraz yürüyünce sakinleşiyor. Bir McDonalds'a giriyor ve kahvaltı mönüsü istiyor. Kasadaki kız gayet laubali bir edayla "Öğlen 12.00'dan sonra kahvaltı satmıyoruz" diyor. Adam saate bakıyor, saat 12.05. Ne yaparsa yapsın o kahvaltıyı alamıyor. Burnundan soluyarak küçük bir bakkal dükkanına gidiyor ve bir şişe soda istiyor. Sodayı içerken fiyatın normalinden pahalı olduğunu fark ediyor. Satıcı hava sıcak olduğu için zam yaptığını söylüyor, "İstersen alma, serbest piyasa ekonomisi" diye gülüyor. İşte orada kopuyor. Adamın içindeki şiddet patlıyor. Adam insanlıktan çıkıp tam bir ölüm makinesine dönüşüyor. Trafikte kaldığı, kahvaltı edemediği ve sodayı pahalı içtiği için mi? Neden? Hikayenin hangi evresinde buraya kadar ben de yapardım dediniz? Bendeniz, arabayı bırakabilirdim, kasiyer kıza kahvaltıyı vermesi için ağlayabilirdim, bakkala bağırabilirdim. Ne derlerdi? Yazık kadına, sinirleri bozulmuş. Sinir bozukluğu nasıl olur da şiddete dönüşür? O güdü nedir söyler misiniz? İstanbul'da her geçen gün suç oranı artıyor. Megapol olmanın bedelini hep beraberce ödüyoruz. Her geçen gün sebepsiz şiddet artıyor. Adam reklamda kadına tokat atıyor ve ben başlıyorum gülmeye...
|