| |
660 yıllık mikropla savaş
Temiz toplum ve saydam yönetim hedefi doğrultusunda bir adım daha atıldı: Kamu Görevlileri Etik Kurulu Tasarısı Meclis'ten geçti. İki yıldır konuşulan, Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen yabancıların çok önemsediği bu yasa, IMF ile anlaşmanın koşulları arasında da yer alıyordu. 2 Nisan'da IMF'ye gönderilen 7'nci niyet mektubunda, yasanın Haziran sonuna kadar çıkarılacağı taahhüdünde bulunulmuştu. Türkiye "Etik kurallar"ın önemini 2001 krizinden sonra fark etti. Krizin kamuda adam kayırmacılık, yolsuzluk, rüşvet ve kötü yönetimin yol açtığı kirlenmenin kaçınılmaz sonucu olduğu ortaya çıkınca, "arınma" talepleri yükselmeye başladı. İlk harekete geçen yine sivil toplum oldu; Türkiye Etik Değerler Merkezi, Toplumsal Saydamlık Hareketi Derneği gibi ciddi, önemli ve etkin örgütler doğdu. Etik davranış ilkeleri Uluslararası Saydamlık Örgütü'nün her yıl yayınladığı rüşvet listesinde Türkiye'nin utanılacak sıralarda yer alması, AB'den ABD'ye, IMF'den Dünya Bankası'na kadar her yerden baskıların yoğunlaşması, sonunda meyvesini verdi. Kamu ihalelerindeki düzenlemeden sektörel üst denetim kurullarına, Sayıştay'ın denetim alanının genişlemesinden bilgi edinme hakkına ve son olarak Kamu Görevlileri Etik Kurulu Yasası'na kadar tüm girişimler, işte bu zincirin halkaları. Biraz yasadan söz edelim. Niyet ilk maddede şöyle anlatılıyor: "Bu kanunun amacı, kamu görevlilerinin uymaları gereken etik davranış ilkelerini belirlemek ve uygulamayı gözetmek üzere Kamu Görevlileri Etik Kurulu'nun kuruluş, görev ve çalışma usul ve esaslarının belirlenmesidir." Yani oluşturulacak Başbakanlığa bağlı 11 üyeli kurulla önce "Etik davranış ilkeleri" saptanacak. Peki, "Etik davranış" ne? Konunun uzmanlarından Dr. Yılmaz Argüden şöyle tanımlıyor: "Toplum çıkarlarını kendi çıkarlarının önünde tutmak, kendilerini mali olarak başkalarına bağımlı kılacak bağlantılara girmemek, tarafsız olmak, hesap verebilir olmak, şefffaflık, açıklık ve dürüstlük, davranışlarla bu ilkeleri yaşamak." Kurul ilkeleri belirledikten sonra kamu görevlisine verilebilecek hediyenin tavanını kararlaştıracak. Sonra da bu limitin üstünde hediye kabul edenleri Resmi Gazete'de kamuoyuna açıklayacak. Tabii rüşvet alanları, belirlenecek diğer etik davranış ilkelerine uymayanları da. Önemli bir ayrıntı; Türkiye'de oturan yabancılara da memurları şikayet hakkının tanınması. Böylece yabancı firmaların temsilcilerinden rüşvet istenmesinin önüne geçileceği umuluyor. Zırhın arkası kalabalık Yolsuzlukla mücadele mevzuatının 28'inci yasası olan Kamu Görevlileri Etik Kurulu umarız -Batı'daki benzerleri kadar- etkili olur. Ancak muafiyetin geniş tutulması doğrusu tereddüt yaratıyor. Bakın kimler kapsam dışı: Cumhurbaşkanı, milletvekilleri, bakanlar, savcılar ve yargıçlar, Silahlı Kuvvetler mensupları... Oysa Batı'daki anlayış ve uygulama, herkesin hesap verebilmesine dayanıyor. Türkiye bu ilkeyi benimseyecekse, diğer düzenlemeleri de yapmak zorunda. Başlıcalarını sayalım: Dokunulmazlıkların sınırlandırılması, Siyasi Ahlak Yasası çıkarılması, partilerin gelir-giderlerinde saydamlık sağlanması, İttihat ve Terakki sadrazamlarından Mahmut Şevket Paşa'dan kalma, geçen dönem sözde güncelleştirilen Memurin Muhakemat Kanunu'nun yeni baştan ele alınması. Bunlar yapılmadıkça 660 yıl önce Çandarlı Halil Paşa'nın devlete bulaştırdığı rüşvet mikrobuyla mücadele, habis uru ağrı kesici haplarla tedaviden öteye gitmez...
|