| |
Vetoyla gelen fırsat
Cumhurbaşkanı Sezer'in YÖK Yasası'nı veto edeceği daha ilk günden biliniyordu. Hukukçu kimliği ve Anayasa Mahkemesi'nden gelen engin birikimi nedeniyle veto gerekçelerini son derece kapsamlı tutması, laikliğe vurgu yapması da bekleniyordu. Sürpriz olan, Sezer'in imam hatip liselerinin bugünkü statüsünü de "Amacından saptırılmış" bulması. Şöyle diyor: "İmam hatip liselerinin hem okul, hem öğrenci sayısı olarak ülkenin din adamı gereksiniminin gerektirdiği düzeyde tutulması, öğretim birliği ve laiklik ilkelerine uygun olacaktır." İmam hatiplere neşter Sezer'in önerisi, 1970'lerden bu yana Türkiye gündeminden hiç düşmeyen sorunun kökten çözümü için bir fırsat olarak görülebilir. Görülmeli de. Bunun için ilk adım, YÖK Yasası'nın mantığını ters çevirmek olmalı. Yani YÖK ile meslek liselerinin üniversite sorunu arasındaki bağ koparılmalı. Meslek liselerine çözüm ararken de imam hatiplere neşter atılmalı. Brüksel'e kadar ateşkes İktidar partisinde imam hatip liselerinin bu alanda ihtiyaç duyulan eleman yetiştirecek sayıya indirilmesini önerenler olduğunu biliyoruz. Doğru, cesur, bilimsel ve çağdaş bir yaklaşım. Çünkü istenirse din eğitimi liselerde veli iznine dayalı kapsamlı din dersleriyle de verilebilir. "Bu çözüm baskı yaratır, hiçbir veli izin vermemezlik edemez" denirse haklılık payı çok yüksek bir yaklaşım hafta sonları okul bünyesinde isteyenin katılacağı kurslar açma yoluna gidilebilir. Ancak bütün bunların aceleye getirilmemesi, hem toplumsal ihtiyaca cevap verecek, hem de geniş mutabakata dayanacak çözüm için tartışma sürecine imkan tanınması şart. En azından AB'nin tarih konusunu karara bağlayacağı Aralık'taki Brüksel zirvesine kadar sadece arayış ve tartışmayla yetinilmeli, yeni girişim yapılmamalı. Çünkü "Hemen ve aynen iade" yaklaşımı benimsenirse, sadece gerilim yeniden tırmanmakla kalmayacak, AB davası da büyük zarar görecek. Neden mi? Anlatalım. Schröder'in, Blair'in, Verheugen'in söylemleri perdelediği için farkında değiliz ama AB'de Türkiye aleyhine esen rüzgarlar şiddetlendi. Destekçilerimizde bile YÖK Yasası'ndan sonra "Türkiye din devletine doğru mu gidiyor? Orduyu sıkıştırarak laikliğin son kilidinin çözülme- sine mi yol açıyoruz" kuşkuları doğdu. İktidarın yeni bir girişimi, kuşkuculara "Bakın Sezer bile aynı kaygıyı duyuyor" fırsatı verecek. Bindiğimiz dalı kesmek Ve emin olun, bu şüpheler korkuya dönüşürse, onca uyum paketi ve çabaların (Kıbrıs dahil) getirisi bir çırpıda silinebilir. Brüksel zirvesinde tarifi zor, sonucu kestirilemez düş kırıklığıyla karşılaşabiliriz. Oysa hepsi bir yana, ekonomik geleceğimiz açısından AB'den tarih almaya mahkumuz. Hollanda bankası ABN Amro'nun araştırmasına göre, Türkiye tarih alınca doğrudan yabancı sermaye girişi yılda 4.4 milyar Euro'ya fırlayacak. Yatırımların durduğu, istihdamın daraldığı bir dönemde, müthiş can simidi. YÖK'te ısrar bundan da önemliyse, buyurun. İş veremedikten sonra isterseniz meslek liseleri öğrencilerinin tümünü üniversiteye alıp mezun edin... Diplomalı işsizler ordusunu büyütmekten başka ne işe yarar ki?
|