| |
Meclis'ten...
Dün sabah Meclis'e gittik ve kapıda yine "aynı olayla" karşılaştık... Yanımıza yaklaşan iki kişi "işsizdi... Bizden yardım istiyordu... Ve ikisi de üniversite mezunuydu." "Olur" diyemedik. "Olmaz" diyemedik. Moral vermeye çalıştık, onu da beceremedik. Ve Meclis'e girdik. Meclis'in içi de "dışından" farksızdı. Yine "adım başı bir işsiz."
*** AKP Grubu'na doğru yürürken, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran Ulusoy'a rastladık. Karşılıklı hal, hatır sorduk. Ulusoy dedi ki: - Bizde işler iyi... Hem de çok iyi... Size bazı rakamlar vereyim. Geçen yıl Türkiye'ye gelen turist sayısı 13 milyon. Turizm geliri de 8 milyar. Başaran Ulusoy: - Bu yıl 18 milyon turist bekliyoruz... 12 milyar dolar da turizm geliri... Türkiye'ye olağanüstü ilgi var.
*** Meclis kulisinde oturduk. Ulusoy'la sohbeti koyulaştırdık. Çok şey anlattı. Ama en çok ilgimizi çeken şuydu: - Yabancıların Türkiye'de mülk satın almalarında inanılmaz bir artış var.
*** Bu sırada Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, grup toplantısından çıktı. Bizi görünce durdu. Bu defa sohbeti "üçlü olarak" sürdürdük. - Sayın Bakan... Sayın Cumhurbaşkanı YÖK Yasası'nı onaylamayıp, TBMM Başkanlığı'na geri gönderirse -ki böyle olacağı belli- ne olacak? - Olacağı şu... Bugüne kadar sayın Cumhurbaşkanı'nın geri gönderdiği yasalarla ilgili nasıl bir prosedür uygulandı ise, yine o uygulanır.
*** Cumhurbaşkanı en son "spor sahalarında şiddetin önlenmesine dair yasayı" veto etmişti. Meclis aynı yasayı "yeniden çıkarmıştı." Ve Cumhurbaşkanı da imzalamıştı. Biz Milli Eğitim Bakanı'na "yani, aynı şey mi olacak" diye soracağımız sırada... Doç. Dr. Hüseyin Çelik konuşmasını sürdürdü: - Ancak, sayın Cumhurbaşkanı'nın YÖK'le ilgili yasayı hangi gerekçelerle iade edeceği fevkalade önemli... Bu gerekçelere bakacağız ve Hükümet olarak oturup, konuşacağız.
*** Hüseyin Çelik'in yanıtı "iki kademeli." Birinci kademe "Çankaya veto ederse, yenisini yollarız" katılığında. "İnatlaşma" içerikli. İkinci kademe ise "ancak" diye başlayan bölüm. "Gerekçeye bakarız, oturur, konuşuruz" bölümü. İnatlaşma "içermiyor."
*** Milli Eğitim Bakanı: - Hukuk devletinde çaresizlik yoktur... Hukuk içinde, her soruna çözüm bulunur. Üslup "demokrasilerde çare tükenmez" üslubu.
*** - Sayın Bakan asıl sorun, eğitimde kalite sorunu... Diplomaların, bütün dünyada geçerliliği sorunu... Eğitimde, Batı ile entegrasyon sorunu. Biz bunları söyleyince Bakan Çelik "elbette" dedi. Ve "eğitimde kalite... Bologna Süreci... Avrupa Araştırma Alanı" gibi konularda uzun uzun konuştu. Bakan'ın "on beş dakikayı geçen yanıtı" yine uzlaşıcı bir üslup içeriyordu. Çelik'i dinledikten sonra gözlemimiz: "Hükümet, Çankaya vetosundan sonra galiba ipi germeyecek."
*** Çelik'le vedalaştık. Bu sırada yanımıza bazı CHP'liler geldi. Onlarla konuştuk. Ve Başbakanlık'taki bir randevu için Meclis'ten çıkacağımız sırada "etrafımız sarıldı." Saranlar "yine işsizlerdi." Evet, ne zaman Meclis'e gitsek "manzara, aynı manzara."
|