| |
Madene de özgürlük
Pazar, saat 10.30... Beypazarı'na gittik... Önce "pazarı" dolaştık... Ev makarnası, tarhana, pekmez, şifalı otlar... El sanatları... Dokümanlar... Ne ararsanız var. Avukat Alaattin Yıldırım'la pazarda karşılaştık. Bize sordu: - Filiz Akın'a nasıl ulaşabiliriz? Filiz hanımın babası Sami Akın, Beypazarı hakimiymiş. Beytepe mahallesi, İmaret meydanında bir evde otururmuş. Filiz Akın bu evde doğmuş. Ev şimdi restore edilmiş. Beypazarı halkı "hemşehrileri" Filiz Akın'ın hastalığına çok üzülüyorlar. Onun için "şifalı otlar" hazırlamışlar.
Pazarda durum. "Bin aile" turizmden ekmek yiyor. Herkes evinde "birşeyler" yapıyor, pazarda satıyor. Alaattin Sokak'taki Doğan Bakkaliye geçen yıl 2 ton ev makarnası satmış, 2 ton da tarhana. Bu yıl "hedef" yüzde yüz artış. - Ey esnaf, haliniz nicedir? - Bey, Allah bugünü aratmasın... Çok şükür.
Beypazarı'nda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ile otomobile bindik. "Trona madeni tesislerine" gittik. "Otomobilde çarşı, pazar... Şifalı otlar" üzerine konuşurken öğrendik ki... Hilmi bey "bu işin uzmanı." Bakan, ODTÜ'den mezun "metalurji mühendisi." Doktorasını "roket" üzerine yapmış. Ama "şifalı bitkiler"de de çok iddialı. Hatta bazı bitkileri "evde yetiştiriyormuş." "Maydanoz suyu" deseniz, onda var. "Isırgan otu suyu" deseniz var. Elma sirkesi, kekik suyu ve daha aklınıza ne gelirse var. Bakan beyin "ilaçları" onlar.
Hilmi beyle konuşurken öğrendik, "hergün törenlere, davetlere katılan Başbakan Erdoğan'ın da özel bir beslenme sistemi" varmış. O nedenle "kilo almamayı" başarıyormuş. Hilmi Güler "Tayyip bey rejimi... Onun kullandığı şifalı bitkiler" konusunda fazla ayrıntı vermedi. Ama "bazı şeyleri de" söyledi. Örneğin Tayyip bey "tatlıyı, meyveyi" yemekten önce yermiş. Bu da "kilo almayı engelleyen" bir başka yöntemmiş.
Tören alanına gittik. Karşımızda "koca bir pankart" vardı: "Beypazarı halkına iş istiyoruz... Bürokrasi bitsin, üretim başlasın... İmza: Beypazarı Belediye Başkanı Mansur Yavaş." Mansur bey "başarılı bir başkan." Beypazarı halkını "üretime alıştırmış." İşsizlik azalmış. Ama buna rağmen Mansur Yavaş bürokrasiden dertli: - Bürokrasi engel olmasaydı, Beypazarı çok daha ileri gidecekti... Yatırım cenneti olacaktı. Bürokrasi konusunu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile de konuştuk. Bakan bey, bazı bürokratların "imza atmaktan çok korkar hale geldiklerini" anlattı. Yani bir yandan bürokrasinin "değişime karşı direnişi" var, diğer yandan da "geçmişte yaşanan bazı olaylar nedeniyle korkusu."
Tören alanında "dikkat çeken" bir başka afiş: "Esir madenler gün ışığına kavuşuyor." Bakan bey bu afişi görünce duygulandı: - Esir madeni gün ışığına çıkarmak benim rüyamdı... Madencilik çok ihmal edildi... Top hep sahanın dışına atılıyordu... Şimdi topu sahanın içine aldık ve hemen gol oluverdi... Bu tesis de bir gol.
Beypazarı'nda "en çok dikkatimizi çeken kişi" ise Çin Büyükelçisi bay Song'du. "Herşeyle ilgili, soran, öğrenen, not tutan" bir diplomat. Törenden sonra "yemeğe gidiliyordu." Bay Song ise "başka bir yöne" yürüdü. "Nereye" diye sorduk. "Mükemmel Türkçe'siyle" yanıt verdi: - Maden ocaklarına ineceğim. Önceden tanıyor, takdir ediyorduk ama dün "bay Song'a hayran kaldık."
|