Ermenistan için Ankara ile Bakü'yü kapıştırmak
Türkiye'nin 'kardeş ülkeler' içinde 'en ziyade kardeş' olduğu Azerbaycan ile sürtüşmesine hesap bağlayanların gayreti ve her iki tarafın dalaleti sayesinde yeni bir fitne alanının içine doğru çekiliyoruz. İlk elde 'tahsilat'ı yapılmak istenen şu: Hem Türkiye, hem Azerbaycan Türkleri 'Biz aslında dost filan değilmişiz' diye düşünmeye bir başlasınlar.. Ondan sonrası kolay. Zaten on beş yıldır iki toplumun birbirinden soğuması için her türlü rezilliği irtikap eden yeterince geniş bir üçkağıtçı sınıfı var. Özellikle girişimci kisvesi altında her türlü fırıldağı çeviren, sözü beş para etmez fırsatçı küçük şark kurnazları her iki tarafta da nüfusları oranında neredeyse denk! Bunlar birbirlerinden çok, karşı tarafın nispeten dürüst ve zararsız unsurlarının canlarını yaktılar. Başka etkenlerin de katkısıyla iki toplum arasında, kapıların açılmasından önce var olan romantik sevginin yerini şimdi derin bir şüphecilik ve güvensizlik aldı, alıyor.. Özellikle Elçibey'in vefatından sonra Ankara ve Bakü arasındaki resmi ilişkiler de 'edebiyatı bol-icraatı sıfır' bir muhabbetin üstüne çıkmış değil. (Tabii bazı dönemler, bazı liderler arasındaki evlatlı-yeğenli çıkar ilişkileri için sergilenen sıcacık dayanışma ayrı..) Hasılı Ankara ve Bakü'yü zıtlaştırmak için altyapı hazır gibi.. Oysa Türkiye için Azerbaycan, Azerbaycan için Türkiye, 'vazgeçilmesi mümkün olmayanlar arasında ilk' konumundadır. Bunu bizim devlet erkanımızın çok azı, bölgenin diğer unsurlarında ise sümüğünü silmekten aciz çocuklar bile bilir! Ortada bir de, neredeyse yaşayabilirliğini Türk-Azeri zıtlaşmasına bağlı gören Ermenistan var.. Bu şartlarda Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ilişkileri köreltmek için son Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'ndeki oylama, münafıkların ellerini iyice uzattı. O kadar ki, konuyu tartışan Azerbaycan Meclisi'nde söylenmiş sayısız söz arasından özellikle Ankara-Bakü gerginliği yaratabilecek olanları cımbızla seçilerek kullanılıyor. Açıkçası 'habercilik' ile 'istihbaratçılık' birbirine karışıyor.
*** Azeri vekil dürüstçe söylüyor: -KKTC ile ilgili oylamada bilerek AKPM'ye gitmedik.. Azeri vekiller, KKTC'nin Rum heyeti dışında kendi başına AKPM'ye katılabilmesi yönünde oy verseler, Karabağ meselesinde milli tezlerine ters düşecekler. Türkiye bunu anlar.. O Türkiye ki, hiç benzemediği halde Çeçenistan meselesi ile kendi Güneydoğu'sundaki bölücü fesadı, Rusya'nın hatırı için eş tutmuştur. Azeri vekillerin de KKTC için böyle davranması Ermeni işgalindeki Karabağ siyasetleri açısından katılsanız da katılmasanız da kendilerine tutarlı gelebilir. Esasen Türkiye bunu anlayışla karşılamaya hazırdı. Ama iki toplum arasını germek için fırsat arayanlar bunu kullandılar ve hem Ankara'nın, hem de Bakü'nün zirvesine kaşıyıcı sorular sordular. Mesela İlham Aliyev bu durumdan haberi yokmuş gibi davrandı.. Sebebini bilemiyorum. Siz dilerseniz buna, 'uzun zaman azınlık olarak yaşamış topluluklardaki kaypaklaşma katsayısının yüksekliği' şeklinde gerekçe bulun ve 'tavşana kaçtazıya tut' siyaseti sayın, isterseniz de 'konunun kaşınmaması için bile bile kaçış' deyin. Erdoğan ise konunun araştırılacağını söyleyerek güceniklik belirtmiş oldu. Belki Aliyev de, Batı'nın Ermenistan'la çok geniş ilişkilere zorladığı Ankara'nın bunu gerçekleştirebilmek için yol aramasına kırıldığını hissettirmek istemiştir. En kötü ihtimal ise Türkiye'nin Batı baskılarına direnemeyip Ermenistan'a kapıları açabilmek için Azerbaycan'ı köşeye sıkıştırmasıdır. Bu nasıl olur? ABD ve Rusya'nın ortak baskı ile kabul ettirmeyeceğini bile bile Bakü'ye 'KKTC'yi tanı, yoksa ben de Erivan'la sevişmeye başlarım' demekle olur. Ne yazık ki Ankara'da bazı yetkililer bunun pis kokularını yansıtıyor. Rum önünde sus pus olan beyler, Azeri'ye kabadayı kesiliyor. Başka güçler de işin gerilmesi için epey sıkı uğraş veriyor. Peki, Ankara ve Bakü'den başkalarının satrancında piyon durumuna düşmemelerini istemek aşırı bir talep midir? Biraz öyle.. Kore Savaşı'na gideli beri biz, ilk Cumhuriyet'leri yıkılalı beri de Azerbaycan, hep başkalarının oyununda figüranız.. Onun için bunca uzun süre sıradan olmaya katlanan başkentlerin birdenbire 'yıldız' haline gelebilmelerini bekliyor değilim.. Ama hiç değilse kimin oyununda rol aldıklarını tam bilebilirler. O zaman, oynanan oyunu bozmaya güçleri yetmese bile 'yeniden devlet olmak' için gerekli tohumları ekebilirler.
|