Dinlerarası diyalog ve pop filozof tuzağı
Tam da, farklı inanç renklerinin harmanlaştığı Mardin'deki 'Dinlerarası Diyalog' buluşmasının üstüne, sürecin mimarlarından olan Papalık 'öteki yüzü' ile bir bildiri yayınlıyor, 'Sakın Müslümanlarla evlenmeyin' demeye getiriyordu. Bu yargı, 'Dinlerarası Diyalog' için gayret sergileyen tarafların en cesametlisi olan Vatikan'ın samimiyet derecesini ortaya koyuyor. Diğer tarafların içtenliği konusunda ise en azından şimdilik bir 'açık' yok. Papalık bildirisi aslında laiklik açısından yeryüzünü nasıl bir sahtekarlığın işgal ettiğini sorgulamayı kolaylaştıracak bir hareket noktası.. Deniyor ki: -Hadi diyelim evlendiniz; sakın ola ki 'kelime-i şahadet' getirmeyin. Müslümanlar'la yapacağınız evliliklerden doğan çocuklarınızı da mutlaka kilisede vaftiz ettirin ve iyi birer Katolik olarak yetiştirin! Vatikan'ın bu tavsiyesi elbette yadırganamaz.. Bir din devletinin merkezinden yayınlanacak bildiride, başka inançtan insanlarla evlenmenin de misyonerlik aracı olarak değerlendirilmesi doğal. Lakin mesela bizim Diyanet, 'laik' devletin din kuruluşu olduğu için buna benzer bir bildiri yayınlayıp 'Müslüman olmayanlarla evlenmeyin' demeye getirse kıyametlerin kopacağı ve rejimin yıkılma tehlikesi belireceği malumdur. Katolikler dincilik yapsalar da onların diyarında 'laik demokrasi' vardır! Fakat bizde ve bizim gibilerde, ağzımızla bütün laiklik kuşlarını kapsak yine de 'kökten dincilik' ve 'teokrasi' gerçeği veya tehlikesi mevcuttur! Protestan ikliminde de durum farklı değil.. Yine güncel bir örnek: İngiliz anne Belinda Chapman, Türk babadan olma çocuğu Cihan'ı bulup alabilmek için dini kuruluşlardan muazzam destek görür. Hikaye kısaca şöyle: Laik mahkeme, boşanan Salih Serçe ile Belinda Chapman'ın çocuklarını anneye vermiş, din kurumları da dünyamızın yeni bir Müslüman ile daha da kötü duruma düşmemesi için aşka gelmişlerdir. Baba Salih Serçe çocuğunu alıp Türkiye'ye kaçırsa da Belinda Chapman medyalı-haçlı seferi ile Cihan'ı bulup götürür. Burada Türk polisi İngilizler'e büyük bir samimiyetle hizmet eder, baba Salih Serçe'yi bulup kıstırır, sadece annesinin çocuğu olan Cihan'ca- ğızı alıp ona verir! Biz şimdi, tersi bir durum olması halinde, İngiliz polisinin kaçırılmış çocuğu bulup Türk anneye teslim edeceğine, uygar dünyanın başka türlü davranmayacağına eminiz tabii.. Onun için mukayeseyi fazla kanatmıyoruz. Sadece bir faraziyeyi hatırlatmakla yetinelim: Mesela Diyanet'imiz benzer bir durumda Müslüman anne veya babaya yardım etse ne olur? Türkiye Cumhuriyeti hemen 'teokratik devlet' oluverir! Çünkü Diyanet, laik bir devletin kurumudur ama yine de o toplumda laiklik yoktur! Yine 'diyalog' penceresinden bir başka çok laik (!) uygarlık muhitine, İsrail'e bakalım.. Burası, 'milli nikah şarkısı' bile mutlak dini yemin niteliği taşıyan ülkedir ama laiktir. Bizde ise resmi nikah merasiminde Allah adının geçmesi dahi laikliği bozuverir, rejimi ve hatta devleti yıkıverir. (Tabii daha beteri de var: Orada 'va'dedilmiş topraklar' denen, Urfa'dan Van'a, Mersin'den Kıbrıs'a kadar uzanan ve 'Tevrati Sınırlar' olarak kabul edilen hudutların resmi ve milli sınır ilan edilmesi için Likut Partisi kongresinde önerge vermiş bir delege (Şaron) laik başbakan olabilir ama bizde imam hatip mezunu bir başbakan laik hukuk adamlarının içine sinmez!) Bunlar hayatın içinden canlı ve taze saçmalıklar.. Bir de bu saçmalığı sistemleştirip adeta 'evrensel gerçek' haline getiren küresel aydın kalpazanlığı var. Erich Fromm'undan Bernard Levis'ine, Huntington'undan Fukuyama'sına kadar bütün 'pop filozof'lar adeta 'iki kere iki eşittir dört' kesinliğinde şu yargıyı kullanırlar: -Yahudilik ve Hıristiyanlık doğal olarak laikliği önerir, dolayısıyla din devleti dayatmaz, İslam ise yapısı gereği 'teokratik düzen' öngörür.. Bu kalpazan yargısı, ısmarlanmış 'Medeniyetler Çatışması'nın, ısmarlanmış gerekçesidir. Batılı Katolik, Protestan ve Yahudi pop filozoflar bu küresel yalanın tetikçiliğinde ortaktırlar! Her an güncel olaylarla tekrar tekrar kanıtlandığı üzere; yeryüzünün yaşanan gerçekleri bu pop filozofları feci şekilde yalanlarken, ortalama Müslümanlar'ın diyaloğa çok daha açık, çok daha hoşgörülü olduğuna ilişkin her dem yeni kanıtlar belirirken bu yalan üzerine küresel stratejiler bina edilebilmektedir. Batı uygarlığı, saygıdeğer pek çok boyutuna rağmen sırf bu 'küresel tuzak' yüzünden dahi bir 'insan karanlığı' sayılmaya müstahaktır ve mutlaka aşılmalıdır.
|