Eski takiyye yeni takiyye
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olalı beri ilk defa kendi gerçek tabanına yönelik dolaylı bir 'iyileştirici' adım atınca kıyamet kopuverdi.. Bu partiyi merkezin göbeğine yerleştirip ülkede en önemli değişim ve dönüşümü gerçekleştiren kadro olarak göklere çıkaran büyük övgücüler, son bir buçuk yıl içinde neler yazdıklarını unutarak iktidara çullanmaya başladılar. Baştan beri Erdoğan ve arkadaşlarının takiyye yaptığını söyleyip fasılasız saldırılarını sürdürenler ise vıcık-vıcık bir 'haklı çıkma şehveti' içindeler: -Yaa, gördünüz mü; buyurun işte, takke düştü, kel göründü. Özellikle bu müzmin 'İslamcı avcıları' öyle mutlular ki! O dayanılmaz 'ben dememiş miydim' şehveti ile mest ü hayran, ayna önünde gerinip duruyorlar: -Nasıl da bildim.. -Nasıl da sadece ben bildim.. -Nasıl da en iyi ben bildim.. Hazretler, kendilerini laikliğin peygamberi bile sansalar yeridir. Akılcılığın tanrısı tarafından elçi olarak gönderildikleri zavallı Türk toplumuna Erdoğan felaketini haber vermişler ama kimse aldırmamış.. İşte bela da gelmiş. Adam kendisini Nuh Peygamber gibi hissetmesin de ne yapsın?! Bu iflah olmaz hasımlardan Erdoğan'a ne zarar gelir, ne de yarar.. Onun asıl kazancı, bir buçuk yıldır kendisini alkışlayıp duranların imam hatipler yüzünden birdenbire kampanya halinde saldırıya kalkışlarındaki 'hikmet'i hatırlamak olabilir.. Bu hikmetin kökü, Kur'an-ı Kerim'den bir ayettedir. Allah, elçisine der ki: -Yahudiler ve Hıristiyanlar, kendilerine bağlanmadığın sürece senden asla memnun olmayacaklardır. Hesap bu.. Kırk yıl adamı sırtında taşırsın ama yorulup bir an dinlenmek için indirdin mi, hemen hayırsız olursun. Erdoğan da başından beri, Kıbrıs'tan AB'ye kadar her alanda, kendi öz tabanından çok 'Beyaz Türk cemaati'nin gönlünü hoş edecek yaklaşımlar ve uygulamalar sergiledi. Ama bir an gelip de 'İnsaf, şurada, yaşayış ve dü- şünüş itibariyle benimle özdeş onca mazlum var, onlara da bir hoşluk edeyim' der demez, her şey unutuldu, silahlar çekildi. -Hımm demek ki dünkü Beyaz Türkvari şirinlikler hep takiyyeydi. Yok, tam tabi olmadığın sürece senden hoşnut kalmazlar..
*** Şimdi de yılın takiyye nüktesine gelelim: Geçtiğimiz hafta Bilgi Üniversitesi ile Enerji Bakanlığı büyük bir sanat ve kültür olayının başlangıç hamlesini gerçekleştirdiler. Harabeye dönmek üzere olan Haliç'teki Silahtarağa elektrik fabrikasının olağandışı bir müze haline getirilmesi için Bilgi Üniversitesi ile devletin ilgili kurumları imzaları attılar. Kültür ve sanat adına gerçekten büyük bir girişim.. Hızla tamamlanacağına da inanıyorum. Bu girişimin imza töreni sırasında bir ara Enerji Bakanı Hilmi Güler'le bazı milletvekilleri ve bürokratların da bulunduğu grupta söz şakayla karışık 'takiyye muhabbeti' yapılabilecek bir noktaya geldi.. O anda Bilgi Üniversitesi yetkililerinden Halit Kakınç dostumun nüktesi patladı: -Sizin şimdi değil de, daha önce takiyye yaptığınız söylenebilir. Enerji Bakanı Güler de kahkahayı basar, ötekiler de.. Hatta Güler o kadar hoşlanır ki bu nükteyi kullanıp kullanamayacağını bile sorar. Oysa 'sizin bugün değil de dün takiyye yaptığınız söylenebilir' cümlesi, eğer latife olmasa kaldırılır gibi değil. İnanılarak söylense neredeyse küfür olur: -Siz bugün bizlere ve genele 'olduğunuz gibi' görünüyorsunuz ama geçmişte kendi tabanınıza 'olduğunuz gibi' görünmediniz. Tabii ne Halit bunu kast ediyor, ne de bakan öyle anlıyor. Lakin her şeye rağmen burada bir iğne, bir ironi var. Bakanın nükteyi beğenişi de 'kendi kendini alaya alabilme' olgunluğunu gösteriyor. Umalım bu kadronun zirvelerinde kendi iç hesaplaşmalarını sağlıklı ve verimli biçimde gerçekleştirme iradesi de vardır. O zaman içeride ve dışarıda en azından dost seçimini daha dikkatli yapma ihtimalleri var demektir.
|