|
Beyoğlu 'meleğine' kavuştu
|
|
1954 yılında açılan ve döneme unutulmaz hatıralar bırakan Yeni Melek Sineması, 20 yıl sonra aramıza döndü. Tarihi salon, aynı görkemiyle Sezen Aksu konserine ev sahipliği yaptı.
*** Sinemaların da ruhu varsa biri yeniden aramıza döndü
Ne çok istedim, kapalı duran bu güzelim salonun açılmasını... Ve yıllar sonra, bu dileğim gerçekleşti. Salon Yeni Melek Gösteri Merkezi adıyla açıldı. Geçen gece Sezen Aksu konserindeydim, muhteşemdi
Yeniden dünyaya gelmeye inanır mısınız? Eskiler "bas-ül bad-el mevt" derdi. Türkçesi yeniden doğuş, yeniden dünyaya gelme ya da diriliş. Aslında güven verici, rahatlatıcı bir inanç bu. Hadi bedenimizin ölümden sonra toprakta çürümesine, börtü-böcek tarafından kemirilmesine çare yok. Ama en azından ruhumuz, o bizi biz yapan, kişiliğimizi simgeleyen ve tüm alemde tek olan ruhumuz, başka bir beden içinde bile olsa yeniden doğacaksa... Ne gam? İnsan düzeyinde buna inanıp inanmadığımı tam olarak bilmiyorum. Üzerinde çok düşünmedim. Ama galiba mekan düzeyinde böyle bir inancım var. Birden çok yazımda mekanların, özellikle de sinema salonlarının "ruhundan" söz etmişimdir.
Her bir salonun kendine özgü bir kimliği, özelliği, geçmişten günümüze uzanan bir çizgi üzerinde, oynatageldiği filmlerden çeşitli görüntülerin de katkısıyla oluşmuş bir özel karakteri vardır sanki. Ben buna ruh diyorum, salonların ruhu. Ne sakıncası var? İşte o ruhlardan biri canlandı ve çoktan ölüp gitmiş olan bir salon, görkemli biçimde yeniden doğup aramıza katıldı. Bu kentin yaşamında Osmanlı'nın son iki yüzyılını da içeren 300 yıl boyunca önemli bir rol oynamış, Türkiye'nin Batı'ya açılan penceresinden eğlence kültürünün merkezine, sinema cennetinden her türlü cinselliğin doyurulma pazarına çok çeşitli nitelikler yakıştırılmış olan Beyoğlu semtinin günümüzde yeniden canlanması serüveni içinde, çok güzel bir salon da yeniden açıldı. İlk açılışından tam 50 yıl sonra ve de 20 yıl kapalı kaldıktan sonra...
Yeni Melek Sineması, "Benim Beyoğlum" kitabımda uzun boylu anlatmıştım, 14 Ekim 1954 gecesi Lana Turner'in "Şen Dul" filmiyle kapılarını açmıştı. Gazete ilanlarına göre "sinema tekniğinin son terakkileri, her mevkiin ayrı bekleme salonları ve en 'müntahap' filmleriyle sayın halkımızın hizmetine girmişti". Hergün 10.30'dan gece 21.00'e kadar açık olan gişede haftalık biletler satılır, özellikle Cumartesi-Pazar için yerler günler öncesinden biterdi. Filmler ilke olarak 15 günde bir değişir ve Salı galaları çok parlak olurdu. Özel şöförlü arabalarından veya taksilerden inen koyu renk giysili ve tuvaletli insanlar, sokağı yürüyüp en son Hollywood veya Avrupa filmlerini izlerdi.
Bu sinema 50'li yılların tüm yeni yıldızlarını bize tanıtmıştı: Ava Gardner'den Marilyn'e, Elizabeth Taylor'dan Audrey Hepburn'e, Sophia Loren'den Gina Lollobrigida'ya, Grace Kelly'den Leslie Caron'a, Doris Day'dan Jean Simmons'a, Marlon Brando'dan Paul Newman'a, Danny Kaye'den Bob Hope'a, Kim Novak'tan Brigitte Bardot'ya, Romy Schneider'den Sarita Montiel'e, Alain Delon'dan Jean-Paul Belmondo'ya, dönemin tüm yeni ilahları bu sinemanın perdesinde geçit yaptılar ve hayatlarımıza girdiler. Bir daha çıkmamak üzere...
Yeni Melek Sineması, asıl gözde olan ve Kulüp adını taşıyan balkonu, koltuk ve üstbalkonuyla birlikte 1500 kişiye yaklaşan dev bir mekandı. Ama ilk yıllarda bu sorun olmadı. Hemen her seans doluydu. Yine daha önce yazdığım gibi, buranın önemli bir sosyal yanı vardı. Hafta sonlarında, Nişantaşı ve Şişli sosyetesinin en güzel kızları ve en iyi aile çocukları, bilet parasını denkleştiren bıçkın semt delikanlılarıyla burda karşılaşır ve aradaki sınıf farkları atlanarak, bakışılıp kesişilirdi. Sinemaların sinema olduğu ve gençlerin başlıca eğlence mekanı olduğu yılların öyküsü, belki daha çok sosyolojik irdelemeleri bekliyor.
BEYOĞLU'NA YAKIŞAN GECE Açılıştan sadece bir yıl sonra, 1955'de 6-7 Eylül olayları patlak verdi. Beyoğlu'nu Beyoğlu yapan azınlık mensupları, ilk kez Türkiye'de içinde yaşadıkları güven duygusunu yitirdiler. Ardından başka şeyler gelecek ve 1960'larda özellikle Rumların gitmeye zorlanmasıyla, semt o eşsiz kozmopolit yapısını yitirecekti. Bu kültür dokusu değişimi, semtin de canına okudu. Yeni Melek, ilk birkaç mevsimi yine çok parlak geçirdiyse de, semtle birlikte gözden düştü. İstanbul burjuvazisi, orta sınıflarla birlikte buralardan kaçıp Nişantaşı ve Şişli'nin yeni salonlarına, Konak, Site, Kent'e koşar olmuştu. Beyoğlu köhnedi, karardı, ürkülen bir yer oldu. Ve türlü aşamalardan sonra, Yeni Melek de 1985 yılında kapandı. Ne çok istedim, kapalı duran bu güzelim salonun açılmasını...
Defalarca yazdım, her fırsatta dile getirdim. Ve yıllar sonra, bu dileğim gerçekleşti. Çiçek Bar'ın sahibi Arif Keskiner dostum, birkaç ortağıyla birlikte yıllardır burayı elinde tutanlardan devraldı. Bilinçli yatırım destekli nostaljik bir yaklaşımla, salonu onarmaya başladılar. Aylar önce "Mart'ta açıyoruz" dediklerinde gülmüştüm. Çünkü gidip görmüştüm, öylesine harap haldeydi ki... Ama bu mucize gerçekleşti, salon Yeni Melek Gösteri Merkezi adıyla açıldı. Açılışta yurt dışındaydım, gidemedim. Ama geçen gece Sezen Aksu konserlerinin galasına gittim. Ve gerçekten çok, çok mutlu oldum. Çok güzel şeyler gördüm çünkü...
Öncelikle koca salonu bölmeden korumuşlar ve üç katlı dev bir gösteri mekanı yaratmışlardı. Her yerde kırmızı renk egemendi; sarı şeritli görkemli kadife perde, duvarlar ve koltuklar. Çok lüks tuvaletler yapılmış, her yere en iyi mermerler döşenmiş, bol personelle çok iyi bir karşılama atmosferi yaratılmıştı. Ama koltuklar çok rahat değil miydi, geçit aralıkları dar mıydı, fuayelerin geniş duvarları bomboş muydu? Ancak bunlar ilerde kolayca düzelecek şeylerdi. Ve de harika bir Sezen konseri izledik. Ayrı bir yazı konusu olmayı hak eden... Beyoğlu'na yakışan bir açılış planlamıştı Sezen. Aralarında Aysel Gürel, Sezen'in makyözü, terzileri, masajcısı ve oğlunu büyüten dadısı da bulunan eşsiz bir fasıl...Ve arada, olağanüstü bir şarkıcı olduğu kadar, müthiş de bir "show-woman" olan Sezen'den alaycı, alaylı, esprilerle yüklü bir sunuş...
Böylece insanlar, yine eski günlerdeki gibi koşuşturup koca salonu doldurdular. Ama eski günlerin şıklığı yerini rahat spor kılıklara mı bırakmıştı? Eskinin kibarlığı, zarafeti artık yok muydu? Ne gam... Her çağın kendi alışkanlıkları, her dönemin kendi kuralları var. Ben Yeni Melek'te o gece Sezen'in arkasındaki perdeye yansıyan görüntüler görür gibi oldum. Tüm güzellikleriyle Ava'lar, Marilyn'ler, Brigitte'ler, Alain'ler, Grace'ler de sanki ordaydılar. Bu anılar yuvası, bizim için içerdiği tüm o hatıralarla yeniden gelip hayatımıza karıştı. Ve elbette çok hoşgeldi.
|