Ceyar'ın karaciğeri bitmiş
Siz de görmüşsünüzdür o fotoğrafı. Ceyar, yani Dallas'ın kötü adamını oynayan Larry Hagman, eski rol arkadaşlarıyla buluşmuş. Yani yanında Bobby ve Sue Ellen var! Muhabbetle sarılmışlar. Dostluk, sevgi gırla... Meğer Larry Hagman'ın karaciğeri yıllar önce iflas etmiş de, karaciğer nakli bile yapılmış. Ne yazık ki yeni karaciğer de işe yaramayınca, oyuncu "Başka ameliyat istemiyorum, ne kadar yılım kaldıysa bari keyifli yaşayayım" kararı vermiş. Bu yüzden Bobby ve Sue Ellen'la bir muhabbet, bir muhabbet! Bu gazete yazısını okurken, sadece bir iki saniye için aklımdan şu geçti: "Eee, tabii içersen öyle her akşam bardak bardak viskileri, karaciğer mi kalır?" Malumunuz Ewing ailesi her akşam salonda toplanır, galonlarca viski içerek birbirlerine laf çarparlardı. Tabii Larry Hagman'ın alkol tüketimi hakkında en küçük bir bilgim yok! Benim tanıdığım Ceyar sadece. Ama dediğim gibi, sadece bir iki saniye için...
***
Elbette benim tepkim 'Kurtlar Vadisi'ndeki 'Çakır' karakterinin ölümü üzerine cenaze töreni yapmak falan gibi değil. Ama hayalle gerçeği ayırmadan önce şuursuz birkaç saniye geçiyor demek ki... Woody Allen'ın 'Sweet and Lowdown' adlı filminde, Emmett Ray adlı ünlü caz gitaristinin hayatı konu edilir. Woody Allen ve birtakım caz eleştirmenleri Emmett Ray'in hayatı ve sanatıyla ilgili yorumlar yaparken, caz müzisyeninin hayatını da Sean Penn canlandırır. Yarı belgesel tarzında bir filmdir bu. Birçok seyirci, filmden çıkışta Emmett Ray'in CD'lerini aramışlar ve gerçek ortaya çıkmış. Emmett Ray diye biri hiç olmamış! O tamamen hayal ürünü bir film karakteriymiş.
***
İbrahim Sadri'nin programını seyrettim geçen haftalarda. Benzer bir hikayeydi. 80'lerde büyük şöhret ve sükse yapmış bir taverna şarkıcısı, hastalığı ve bunalımı sebebiyle sokaklara kadar düşüyor. Arkadaşları, işverenleri ona sırt çeviriyorlar. Fakat İbrahim Sadri, sanatçıyı sokaklardan çekip alıyor, hastaneye götürüyor, yemek yediriyor vs. Ve karşımızda stüdyoda, yorgun, incinmiş, sokaklardan kurtarılmış, bir eski şöhret var. Yanında başka eski tavernacılarla. Fakat o da ne? Sahneye, şarkıcının "ayrılamadığım parçam" dediği, 80'li yıllarda kullandığı ünlü klavyesi bulup getiriliyor ve şarkıcının tansiyonu yükseliyor. Gözyaşları, hemşireler vs. Gözlerim faltaşı gibi seyrettiğim bu programın kurmaca olduğunu sonuna doğru fark ettim. İbrahim Sadri'nin sözlerinden: "Televizyonda gördüğünüz her şeye inanmayın!"
***
İlginç bir fikir olduğunu düşünmüştüm. Birkaç gün önce, "Küstüm" şarkısıyla ün kazanan Latif Doğan'a yapılan şakayı okudum. Türkücü, şakacı ekip tarafından kaçırılıyor, kafasına silah dayanıyor, bir helikoptere bindiriliyor. Helikopter sadece bir metre havalanmasına rağmen, türkücüye can yeleği, paraşüt takılıp "Boğaz'ın üzerindeyiz, atla" deniyor. Türkücü yalvar yakar oluyor ama nafile. Çaresiz atlıyor. Şakaaaa! Birincisi bu ne biçim şaka? Bu kadar gerçek şaka olur mu? İkincisi, acaba şaka bize mi yapılıyor. Yani Latif Doğan da bu şakadan haberli mi? Eğer değilse, bu berbat tecrübe bir mahkemeyi hak etmez mi yahu?
***
Gerçek hangisi? Zamanında Erol Taş'ın kötü adamı oynaması yüzünden dövülmesine, son yıllarda gülüp geçerdik. Kurtlar Vadisi fenomenine kadar. Oyuncu Oktay Kaynarca'nın sokağa çıktığı anda, halktan "Çakır" muamelesi görmeye başlamasına kadar. Gerçek ve hayal ürünü, ekranlarda hiç bu kadar birbirine karışmamıştı. Hayal ürünü karakterleri günlük hayatta gerçek insanlar zannederken, gerçek insanları evlere doldurup, hakiki olayları, televizyon dizisi gibi seyrediyoruz. Neler oluyor?..
|