Çocuğun mu var, derdin var!
Geçen gün Avrupa Yakası'nın setine Ada geldiğinde teşhislerimde yanılmadığımı anladım! Ada, dizide Cem'i oynayan Levent Üzümcü'nün oğlu. Hakikaten eşsiz güzellikte bir erkek bebek. 16 aylık. Çok tatlı, çok akıllı. Buraya kadar her şey normal. Ya da öyleydi! Avrupa Yakası'nın setinde, bütün oyuncuların makyaj yaptırdığı, oturup sohbet ettiği, genelikle curcunalı ve gürültülü bir makyaj odası var. Kalabalık sahnelerin çekildiği günler, o 15 metrekarelik odada, bazen 25 kişi oluyor. Odada bulunan insanlardan hiçbirinin sessiz sakin muhasebeciler, içine kapanık hat sanatçıları falan olmadığı malum! Herkesin birbirine anlatacak çok fazla hikayesi var, okunup bağıra bağıra yorumlanacak seyirci mail'leri var, giyilip birbirine gösterilecek bir sürü kostüm var, gülünecek çok şey var...
Bu arada bir sonraki sahne için replikleri ezberlettiren Ayça var, Ata'nın Türk Sanat Müziği konserleri var, var oğlu var! Bizim "kulis" bir kıyamet yani. Daha doğrusu, meğer biz öyle sanıyormuşuz! Ada gelene kadar Ada, her 16 aylık yeni yürüyen bebek gibi, biraz "hareketli"! Full time işi, etrafta hızlı hızlı ve dengesiz adımlarla koşuşmak, her şeyi ellemek ve anında sıkılmak. Hani uzaktan kumandayla çalışan, bir engelle karşılaştığında hiç durup takılmadan 360 derece dönüp yoluna devam eden oyuncak arabalar vardır. Aynı öyle! Duraksamak, nefes almak, herhangi bir şeyle 15 saniyeden fazla ilgilenmek, Ada'yı bozuyor!
Bu esnada da benim en çok dikkatimi çeken "çocuk davranışı"nı sergiliyor Ada: O 15 metrekarelik odadaki mümkün bütün potansiyel tehlikeleri kısa zaman içinde yaşayarak, kıl payı kurtulmak! Giyinme kabinlerinin yaylı kapılarını açıp, sonra geri geldikleri esnada, "kıl payı" geri çekilmek, plastik sandalyelerin üzerine çıkıp tüm ağırlığı sırtlarına doğru vererek "kıl payı" yuvarlanmaktan kurtulmak, kanepenin üzerine çıkıp camdan dışarı sarkarak "kıl payı" düşmemek, ağır, metal bir makyaj setini masanın ucuna kadar çekip, üzerine düşmesinden "kıl payı" yırtmak! Odanın 15 metrekarelik, basit bir makyaj odası olduğunu söylemiştim değil mi? Bu esnada, 10 tane "dev ego", yani oyuncular, kendilerini, rollerini, az sonra oynayacakları sahneyi tamamen bırakmış, grup halinde Ada'nın peşinden koşuyorlar!
Çocuk dediğimiz yaratık, sıcak suya, ateşe, kesici aletlere falan zaten yaklaşmaması gereken bir yaratıktır, tamam. Ama olmadık zararsız malzemeden bile kaza yaratma kapasitesine sahiptir çocuk! Mesela çocukların etrafı karıştırma huyu vardır. Normal bir insanın aklına, "şu sandalyeye çıkayım da, en üst gözü açayım, kullanılmayan ıvır zıvırı yerlere döküp saçayım" diye birşey gelmez. Hayatını yaşarsın ve o çekmece orada 20 yıl dursa, açma gereği duymazsın. Eve çocuk mu geldi? İlk olarak o çekmeceye dadanır! Gelişigüzel seçilmiş bir çocuğu, bütün tehlikelerden arınmış, gıda dolu bir mutfağa bırak, o yüzlerce yiyeceğin suratına bakmayıp, gidip ilaç dolabından ilaç bulup yutar. Bela olacak ya!
Çocuk denen organizma, bildiğimiz naylon torbadan bile ev kazası yaratacak kapasitede bir mahluktur. Bu yüzden, bir sürü çocuk eşyasında, ya yasaktır naylon torba, ya da üzerinde uyarı yazar, "çocukların eline vermeyin" diye. Çünkü çocuk, çeşit çeşit oyuncak bebek, araba, tahta at, tren vs. gibi objelerle ilgilenmeyip, gidip bir naylon torba bulup kafasına geçirerek oynar, sonra da boğulma tehlikesi atlatır! Tabiat bu konuda insanlara biraz adaletsiz davranmıştır. Üzümcü ailesine, ve tüm ana babalara Allahtan sabır, güç, ve iyi şanslar diliyorum. Ada'yı da yakalayabilirsem öpüyorum!
|