| |
|
|
Herkes takdir edilmek ister
Sadece psikologlar değil... Toplumu ve tarihi ele alan Francis Fukuyama gibi düşünürler de aynı saptamayı yapmıştır: "Herkes takdir edilmek ister." Buradaki 'takdir' kelimesinden kasıt 'şan-şöhret' değil elbette. Para kazanmak, ünlü olmak, iktidar sahibi olmak ayrı bir konu... Kişi emek verip ortaya koyduğu ürünün beğenilmesini, "İyi ki varsın... İyi ki bunları yapıyorsun" denmesini arzular. Ya tersi olursa? Mesela Orhan Veli... Divan şiirini seven babası, oğlunun yapıtlarını önemsemedi. Onun Türk şiirinde açtığı çığırı kavrayamadı. Orhan Veli'nin değerini ancak oğlu genç yaşta hayata veda edip de... Ardından gazete ve dergilerde sayısız yazı yayınlanınca fark etti. Ama çok geç kalmıştı. Peki ya ülkesinde takdir edilmek? Düşünün... Ortaya bir 'şey' koyuyorsunuz. Bu sebeple ABD'de, Almanya'da, Yunanistan'da takdir ediliyorsunuz. Ama kendi ülkenizde pek az ilgi görüyorsunuz. Hüzün veren bir durum değil mi? Burçin Büke Klasik müzik dergisi Andante'nin, nisan-mayıs sayısında Tunçel Gürsoy'un piyanist Burçin Büke ile yaptığı röportajı okurken gerçekten üzüldüm. Tam da yukarıda anlatmaya çalıştığım durumdaydı Büke: "Keşke yurtdışında olduğu gibi, kendi ülkemde de takdir görseydim" diyordu. Bir yanda kimi Amerikalılar'ın, "Bir Türk, Chopin'i bu kadar iyi yorumlayamaz" dediği esaslı bir sanatçı... Diğer yanda, "Altay'da futbol oynadım. Piyanist olmasaydım futbolcu olurdum" diyecek kadar hayatın içinden bir insan. Bir yanda, 1977'de 11 yaşındayken 'Harika Çocuk' ünvanını kazanıp özel eğitime layık görülen bir piyano ustası... Diğer yanda, yaptığı işi halkına biraz olsun sevdirmek için, 'Personal Touch' (DMC) adlı son albümüne, caz parçalarını da alan ve sadece 500 kişiye çalacağını bile bile Adana'da konser veren bir müzik misyoneri... Ne yapmalı? "Vatandaş, değerlerine sahip çık" kampanyası mı açalım!
|