Başkentin cılız umut ışığı
Önce barış mumunun aydınlığı göründü... Onu, vefa ve sevgi mumlarının ışıkları izledi... Ancak her üçünün de ateşinin feri, fitillerini yakmaya yetmedi, hepsi birer birer sönüp gitti... Bir tek onun ışığı inatla yanmaya devam etti; umut... Umut; barış, vefa ve sevgiyle ateşini paylaştı, fitillerini tutuşturup, çevrelerini tekrar aydınlatmalarını sağladı. Bunlar önceki gün, SABAH'ın 19'uncu kuruluş yıldönümünü kutladığımız salonda, TEMA üyesi ilköğretim çağı çocukların bale gösterisinden kesitlerdi... Gösterilerini bitirip, Sertab Erener'e sahneyi bıraktıklarında ayrılıp gitmediler. Salonun en önündeki yerleri kaptılar... Sertab Erener'in Türkçe, İngilizce söylediği tüm şarkılarına bir tek kelimesini dahi atlamadan eşlik ettiler. Bale gösterilerinin sonunda söyledikleri, "Biz Türkiye'yiz, biz umuduz" sözünü bizlere teyit etmek istercesine kızlı oğlanlı dans ettiler, rock yaptılar, özgüvenlerini sergilediler. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın bir gün öncesinde hepimizin içinde bir yerlerde kalmış çocukluğu uyandırdılar. Umut olduklarını bir kez daha sergilediler. Anayasa korkusu İstanbul'dan, Ankara'ya dönünce yine kargaşa, tartışma ve anlaşmazlıklarla yüz yüze kaldık. Başkent'te hiçbir zaman eksik olmayan tartışmanın dünkü konusu Anayasa değişikliğiydi. AKP ve CHP ortaya çıkan metin üzerinde yine anlaşamamışlardı. CHP, milletvekili, bakan ve başbakan dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin maddelerin de buna eklenmesini istiyor, AKP ise şu direnişi gösteriyordu: "Neden tek başına milletvekili, bakan ve başbakan dokunulmazlığı kalkıyor. Dünyada iki Afrika ülkesi ve Türkiye dışında bürokratların dokunulmazlık zırhını koruduğu başka ülke yok. Bütün dokunulmazlıkları kaldıralım..." Anayasa değişiklik metni yine kısır bir döngü içine gömülmüştü. Tartışma sadece AKP-CHP arasındaki dokunulmazlık konusunda da değildi. AKP de Anayasa değişikliği konusunda Kıbrıs'taki kadar cesur adım atma niyetinde gözükmüyordu. Taslağa AKP deliği İki haftadır bizzat hükümetin bakanları ve görevlendirilen diplomatlar tarafından Avrupa Birliği ülkelerine, Ankara'daki büyükelçilerine "Biz bu 10 maddelik değişikliği virgülüne dahi dokunulmadan çıkaracağız" sözüne rağmen, taslak metin AKP tarafından delindi. AKP'den ilk itiraz savaş ve soykırım suçlularının Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına olanak tanıyacak maddeye oldu. Taslak metinde yer alan, "Uluslararası Ceza Divanı'na taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere, vatandaş suç sebebi ile yabancı bir ülkeye geri verilemez" paragrafı ayıklandı. Gerekçe ise basitti; "Haydi yarın güneydoğudan dolayı başımıza Avrupa bir iş çıkarırsa..." Hem de, ülkelerin sözleşmeye imza koyduğu tarihten sonra taraf olacakları, 2002 Temmuz'undan önceki dönemde işlenmiş suçların ise kesinlikle Mahkeme'nin kapsamına girmeyeceği defalarca anlatılmasına rağmen.
Kadın kotası korkusu Dikkat çeken bir diğer direniş ise kadın-erkek eşitliğine ilişkin düzenlemeye oldu. Anayasa değişiklik taslağında "...belirli bir cinsiyet için, diğerinden farklı olarak kanuni ve idari düzenlemeler yapılmasına" olanak tanıyan madde de AKP'nin direnişi ile karşılaştı. AKP, "Yarın partilere kadın kotası getirilmesi zorunlu olabilir" kaygısıyla madde metninin taslaktan çıkarılmasına karar verdi. Sonuç olarak, dün Ankara'da ne barışın, ne sevginin ne vefanın ışığı vardı. Bunların yerini, korku, kaygı ve endişe almıştı... Umut ise çok cılız da olsa Başkent'te de ışığını hala koruyordu...
|