|
|
Sirtakici Vasil Baba
Üç beş yıl önce soğuk bir kış gününde, Şile sahillerinde üstünde yakası acık gömleği, kameranın karşısına geçmiş kasap havası oynuyordu. Biz Sirtaki dedikçe o ısrarla "kasap" diyordu. Biz, üşüyeceksin dedikçe, o "hadi canım siz de" diyordu.. 83 yaşındaydı.. Sanki, Zorba filminin bir kahramanı gibiydi bizim için.. (Bir Zülfü Livaneli şarkısına çekilen klip içindi, bütün o dur durak demeden atılan adımlar, coşkular.. Klibe, kamera arkasında emek verenlerden biriydim.) O üç buçuk dakikalık şarkının, "Hoşça kal kardeşim deniz"in neferi olmuş, şarkı, ekranlarda döndükçe, o da dönmüştü aylarca, yıllarca.. Derken, geçenlerde, Boğaz'a hakim bir lokalde, Es Kandil'de, yüzlerce gözün içine baka baka yine "kasap" oynarken gördüm onu. 86 yaşındaydı şimdi. Eforundan, efendiliğinden de hiçbir şey kaybetmemişti. Ve mikrofona geçip, salt "İstanbul efendileri"nin anlayabileceği taş plak sesiyle, 1920'lerin "Tatavla" (eski Kurtuluş) şarkısı, Gesi Bağları'nı söylemeye başlamıştı,.. Ve geçen gün, Beyoğlu Gazetesi'nde Celal Başlangıç'ın kaleminden yaşam öyküsünü okudum. Aslında o İstanbul öyküsüydü.. Kayıtlara şu sözleri düşmüştü, Vasil Vasilyadis'in.. "Kardeşlerimden ikisi Yunanistan'a göçtüler.. Ama ben gitmem Kovsalar gitmem, burası benim doğduğum topraklar.. Ama gider kasabaki oynar, eğlenir, geri dönerim."
|