|
|
Almanya notları
Avrupa Alevi Federasyonu'nun "Kadının Türküsü" adıyla sunduğu "müzikdans şenliği" için gittiğimiz Almanya ellerinden izlenimlere bugün de devam.. Bir Fotoğraf Sergisi; Ama öyle derin, öyle manalı bir sergi ki bu. Anlatmaya değer! Düsseldorf Havalimanı'nın bekleme salonunda geniş bir alanı kapsıyor. "Fotoğraflarla Düsseldorf Havalimanı" başlıklı teknik bir sergi aslında.. 1928'den 2004'e kadar uzanıp gidiyor fotolar.. Her fotoğraf, o yıl "havalimanı"nda gerçekleşen bir durumu ya da teknik gelişmeyi içeriyor... 1928'den itibaren başlıyorum izlemeye.. 1929, 30, 31, derken.. 1939'dan, 1945'e kadar tek bir foto ya da bilgi yok!.. Birdenbire 1946'ya geçiliyor ve sürüyor... O beş yıl atlanmış! İkinci Cihan Harbi'ne denk düşen beş yıl!... Hitler'in, dünyayı kasıp kavurduğu, "Nazi Almanyası"nın büyüyüp, küçüldüğü(!) devleşip, böceğe dönüştüğü beş yıl.. Bir ülkenin, bir toplumun "utanç" duyduğu beş yıl.. O beş yıl ki "sergi"den silinip atılmış! Doğrusu çok garip ve hazin geldi bana... İlgililer, sergiyi dü- şünenler, hangi duygularla o beş fotoğrafı eksik bıraktılar bilinmez ama neylersiniz ki tarihten ve insan hafızasından silinip atılamıyor işte! Bir Türk Babası.. En güzel "sevda" türküleri O'na aittir.. Acılar, O'nun sesinden yayılır türkü akşamlarında... "Yarım kalmış sevda türküleri"ni, en güzel O'nun derlediği söylenir.. Ve çile çekmenin, garipliğin, tevazunun da adıdır O.. Neşet Ertaş... Sahnede parmakları tutmaz oldu- ğunda "Kara gözlüm efkarlanma gül gayrı"yı da bestelemişti, "Tatlı dillim güler yüzlüm"ü de "Acem kızı"nı da, "Telli Turnam"ı da.. Koca İstanbul'da bir başına ve beş parasız kalıp sahnelere çıkamaz olduğundaysa, ardında yüzlerce türkü bırakmıştı. 70'lerin ortalarıydı... Gereğini yaptı(!) ve hısım akrabalardan birinin yardımıyla uydurduğu "gurbetçi pasaportuyla" çekip gitti bu diyardan. Avrupa kapılarında, önce parmaklarındaki hasarı "tamir" ettirecek, ardından gurbetçi düğünleri ve sünnet törenlerinde türkü yakıp karınca kararınca geçimini sağlayacaktı... Birkaç yıl sürdü tedavisi, borca harca girdi bu arada. Başka çaresi de yoktu ki.. Öyle ya, beş yaşından, 35'ine kadar, bağlamanın teline vurmasına, yüreğinin derinliklerinden gelen sesine ve onca besteye rağmen, kıyıda köşede birikmişliği de yoktu ki.. Her ne kadar "kendim ettim kendim buldum" diyorsa da yıllar boyu geciktirilen ve geçen aya kadar çıkmayan "telif hakları kanunu"nun gözü çıksındı! O'nun bestelerini, "benim bestem" diye kaydedip plak yapan "müzikal hırsızlar" mı istersiniz, İMÇ soyguncuları mı istersiniz.. Ne ararsanız vardı geniş çevresinde! Neyse.. Almanya'daki tedavi başarıyla sonuçlanmıştı... Ama nedense bir daha da dönmemişti türkülerinde çok sık sözettiği Anadolusuna.. 30 yıldır Almanya'da, Köln yakınlarında yaşıyor.. Bulup buluşturdum, ziyaret ettim onu, Türküyle karşılayıp, türküyle uğurladı beni! 30 yıl önce başlayan "sünnet ve düğün yolculukları" sürüyor yine.. Ertesi gün, Paris yakınlarında, bir Türk evindeki sünnet töreninde "türküleri"ni "çığıraca- ğını" söyledi. Başka çaresi olmadığını da.! BİR TÜRK CADDESİ; Köln'in arka mahallelerinden, Mülheim Keup Strase.. Cadde boyunca tek bir Alman izi, dokusu yok.. Her yer, yer gök bizim buralardan! Tamirci Rüstem'le, muhallebici Hamit, salepçi Selami'yle kebapçı Mürşit yanyana.. Erzincanlılar Derneği Lokali'yle, Aksekililer Derneği Lokali de karşı karşıya.. Laleli neyse, Keup Strase o! Derler ki yıllar önce bir geldiler pir geldiler.. Alman ya da diğer soydan, kim ne varsa terketti caddeyi.. Dükkanı, mağazayı devredip gitti.. Hiç kimse tutunamadı.. Lokal dedimse bildik kıraathane canım! Kadın telinin dahi uğra(ya)madığı, gün boyu pişpirik oynanan ve "bekleme odası"na dönüşen kahvehaneler! Gün boyu, yetmişi devirmiş, saçlarını Ford fabrikası ya da madende ağartmış, beli bükülmüş emeklizedeler! Akşam boyu da döner bıçağı sallamaktan helak olmuş orta yaş kardeşlerimiz.. Hep beklemedeler, hep beklemeder.. Ah bi kırmızı yedili gelse!!!!
|