| |
|
|
Estergon'un sancağını gördüm!
Çocukluk ve ilk gençlik günlerimin en unutulmaz anılarını saklar, radyo.. Radyo günleri.. Bandırma'dayız.. Sinema, tiyatro hak getire.. Televizyon diye bir aletin adını dahi bilmiyoruz o günlerde.. Bir AGA radyomuz vardı, akşamları yemekten sonraları aileyi bir araya toplayan.. Mutluluk, ailenin bir arada olması değil miydi ki?.. Radyomuz da bu mutluluğun aracı.. En sevdiğimiz program neydi bilir misiniz?.. Kahramanlar Geçiyor!.. Feridun Fazıl Tülbentçi yazardı.. Adil Kürşat da okurdu.. Ama nasıl okurdu.. Nasıl akardı insanın içine o sanki tarihin kendisi konuşuyormuş gibi, dolgun ve vurgulu sesi.. Abdullah Ziyaları, Nihal Atsızları okuyarak büyüyen bizler için, Türk'ün kahramanlık tarihini dinlemekten büyük keyif olur muydu?.. Anlatırdı, anlatırdı Kürşat.. Ve heyecanı doruğa vurdurup, sözü bitirirken hep ayni cümleyi ederdi.. "Ve Mehter, cenk havasını vuruyordu.." Vururdu mehterin davulu ve davudi koro başlardı, o gün anlatılan öyküye uygun şarkıya, ya da marşa..
***
Ömer Kükner "Acele gel, sana bir sürprizim var" dediğinde, İstanbul Belediyesi Kültür AŞ. Genel Müdürü sevgili kardeşim Cengiz Özdemir'i de alıp yanına koştum.. Ömer'in odasına girdik ve oracıkta kaldık.. Yürüyecek değil, adım atacak yer yok koca salonda.. Çünkü yere koca bir atlas sancak serili.. Kırmızı yeşilli bir sancak bu.. Daha bakar bakmaz anlıyorsunuz, yüzlerce yaşında.. Ortasında gayet iyi tanıdığım bir kılıç resmedilmiş.. Hazreti Ali'ye, Hazreti Muhammed'in hediye ettiği çift başlı kılıç bu.. Zülfikar!.. Hazreti Ali'nin cenkleri, o zaman en çok satan kitaplardı, on kuruşa.. Bir nefeste okurdum. Hepsinde baş roldeydi bu Zülfikar.. Hepsinin kapağında da resmi vardı zaten.. Ezbere biliyorum artık.. Ömer "Estergon Sancağı bu" dedi.. İşte o an döndüm, yarım asır geriye.. Bandırma gecelerine.. 'Kahramanlar Geçiyor'du işte.. Feridun Fazıl Tülbentçi yazıyor, Adil Kürşat okuyordu, Estergon Kalesi'nin öyküsünü.. Kanuni Sultan Süleyman'ın Viyana seferi sırasında 1529'da fethedilmişti bu Tuna'nın ünlü kalesi.. Ve Kanuni, Estergon'a bu sancağı bizzat vermişti.. Kale daha sonra, Macaristan, Avusturya ve Osmanlı arasında pek çok kez el değiştirmişti. Her alınış ve kaybediliş ayrı bir kahramanlık hikayesiydi.. Estergon'un yanık şarkılara, coşkulu marşlara konu olması da bu yüzdendi zaten.. Sancağa baktım uzun uzun.. Yapı Kredi'nin kurucusu Kazım Taşkent, 1948'de Macaristan'da bulmuş getirmiş sancağı.. Yüzyıllar edeceğini etmiş.. Hem de nasıl yıpranmış sancak.. Tarihsel Kimonoların tamirinde dünya çapında bir ustalık ve uzmanlık kazanan Japon sanatçılara teslim etmişler.. Muhteşem sancak hem restore edilmiş, hem de daha yüzlerce yıl dayanacak şekilde güçlendirilmiş. Japonya dönüşü, Ömer "Koş, gel, gör" diyor işte.. 3 metre 20 santim boy, bir metre 85 en.. Dev bir sancak.. Osmanlı'nın simgesi lale figürleri hemen dikkati çekiyor.. Bir daire içinde Süleyman'ın 8 köşeli yıldız mührü var. Başka daireler içinde Kuran'dan ayetler görüyorsunuz.. Tam göbekte, nerdeyse boydan boya Zülfikar.. Kılıçın namluları üzerinde Fetih Suresi var. İki yanında dört halifenin adını yazan daireler.. Büyülenmiş gibi baktım, dakikalar boyu yere serili sancağa.. Ömer "Asılırsa, zamanla akacağını söylediler yaşlı kumaşın. Bu yüzden mümkün olduğunca serili duracak" dedi.. "Ama göstermelisiniz" dedim.. "Estergon Kalesi bu ulusun en duygusal öykülerinin başında gelir.. Hele bizim kuşağın ezberindedir şarkısı.. Göstermelisiniz.. Uğruna ne hayatların söndüğü bu sancağı görmek herkesin hakkıdır.. Şu an benim yaşadığım duyguları kimbilir daha kaç kişi daha ister?.. Bu sancak bir şekilde sergilenmeli" dedim.. Ömer "Bir formül bulacağız" dedi.. Bir koltuğa oturdum, tekrar baktım Estergon Kalesi sancağına.. Çocukluğuma döndüm.. Feridun Fazıl'a döndüm.. Adil Kürşat anlatıyordu Estergon Kalesi cengini.. Kahramanlar geçiyordu.. Mehter cenk havasını vuruyordu..
Estergon kalesi su başı, durak, Kemirir içimi bir sinsi firâk Gönül yar peşinde yar ondan ırak. Akma Tuna akma ben bir dertliyim, Yar peşinde koşar kara bahtlıyım. Estergon kalesi su başı hisar, Baykuşlar çağırır bülbüller susar; Kâfir bayrağını burcuna asar. Akma Tuna akma ben bir dertliyim, Yar peşinde koşar kara bahtlıyım. Estergon Kalesi su başı kale, Göklere ser çekmiş burçları hele, Biz böyle kaleyi vermezdik ele. Akma Tuna akma, ben bir dertliyim, Yar peşinde koşar kara bahtlıyım.
|