Sanatta soytarı figürü
Paris Grand Palais'de açılan bir sergi, iki asırdan bu yana betimlenen sirk karakterlerinin görüntülerini bir araya getiriyor
Resim sanatında Picasso, Chagall, Leger, Hopper, Goya, Calder, Ducahmp, edebiyatta Miller, Baudelaire, Nietzsche, Beckett gibi çok büyük isimlerin ortak bir noktası var. Hepsine ilham kaynağı olmuş, yaratma süreçlerinin orta yerine gelip oturmuş bir mekan olan sirk ve bu mekanın en önemli figürü: Soytarı ya da palyaço... Beceriksiz ama uyanık, biraz akrobat, biraz cambaz, biraz sihirbaz ve bolca da çocuk ruhlu bir karakter palyaço. Sirk sahnesinden sokak tiyatrosuna, Commedia dell'Arte'den orta oyununa uzanan, kimi kez kırmızı burunlu, kimi kez beyaz pudralı, kimi kez cüce, kimi kez dev, çocuklar için komik ama büyüklere çoğu zaman hüzünlü gelen bir kişilik... İbiş, Piyero, Arlekino gibi isimlerle coğrafya değiştiren ama abartısı değişmeyen bir şahsiyet. Seyirciyi güldürmek için zayıf yanlarının altını çizen, beceriksizliğinden şiirsel bir anlatım çıkartmayı becerebilen, upuzun kaşlarının altından yuvarlak bakışlarla şaşıran, sevinen, ağlayan bir yaratık. Antik Roma'nın bilinen en eski sirki Circus Maximus'un gladyatörleri eğlendirirdi İmparatorları. Bizans'ın atlı gösterilerinde arenaya çıkan komedyenler coştururdu halkı.
ONSUZ OLMAYAN SİRKLER 3500 yıl önce Mısır'da yapılan temsillerle başlayan, Antik Yunan oyunlarıyla devam eden, Orta Çağ'da ise tüm kralların bayıldığı soytarılık, zamanla gerçek bir sanata dönüşür. Çoğu İtalyan kökenli, abartılı makyajlı ve giysili sanatçılar, sokaklarda, kilise önlerinde, panayırlarda, fuarlarda çeşitli numaralar yaparak para toplamaya başlarlar. Bu figür günlük hayatın bir parçası olur ve Shakespeare'den Moliere'e bir çok büyük piyes yazarına ilham kaynağı olarak tiyatro sahnesine de girer. Ardından, 18. yüzyılda sirk kavramının bugünkü anlamıyla İngiltere'de ortaya çıkmasıyla, soytarı figürü sirk gösterilerinin bir parçası olur. İki tehlikeli numara arasında, hayvanların kafesleri sökülürken, ya da trapezciler dinlenirken seyirciyi coşturmak için sahneye çıkan çığırtkan, zamanla palyaçoya dönüşür ve artık onsuz bir sirk düşünülemez. Son elli yılda ise, Bouglione, Fratellini gibi büyük sirkler tüm dünyada tanınmaya başlar. Paris Grand Palais'deki "La Grande Parade" adlı sergi, iki asırdan bu yana, sirk karakterlerinden esinlenerek yaratılmış olan tablolarla çağdaş sanatçıların fotoğraf ve video çalışmalarını bir araya getirdi. Ama, palyaçonun ya da sirkin tarihçesini anlatmak değil bu serginin amacı. Sanatçının, yaratma aşamasındaki büyük yalnızlığının, toplum dışı kalışının, ne büyük bir soytarılık olduğunu anlatmak, sonuçta sanatçının gerçek bir palyaço olduğunu göstermek...
Sedef Ecer
|