|
|
|
|
|
|
"Karma" nın dünyaya sunduğu çelişki HİNDİSTAN
Hindistan uç noktaların ülkesi. Ülkeye vardığınız anda yaşamaya başladığınız uç noktalar düşünülenden daha fazlasını vaad ediyor
Geleneksel kıyafetleriyle dolaşan annelerin yanında moda dergilerinden fırlamış kızlar, taze hindistan cevizi sütü ve yasemin kokuları arasında sanki bu dünyaya ait olamazmış diye düşündüğünüz bir tapınağa gidiyorlar. Hindistan sizi hem mutluluktan güldürüp, hem çok fazla düşündüren, tüm hislerinizi altüst eden, bir ülke. Gerçek Hindistan'ı görebilmek için bir halk otobüsüyle bir yerden bir yere gitmeniz yeterli değil. Burayı dolaşırken mümkün olduğu kadar her dakikayı değerlendirip, her kokuyu içinize çekmeniz ve bu her kilometresi farklı ülkede mümkün olduğu kadar çok yer görmeniz gerekmekte. Bir sokaktan diğerine geçerken sanki iki şehir, hatta iki ülke arasında dolaşıyor gibi oluyorsunuz. Hindistan'da hala geçerli ve büyük bir olasılıkla bundan sonra da hiçbir değişime uğramayacak olan sınıf sistemi (kast) onları çok da rahatsız ediyormuş gibi görünmüyor. Sınıfları farklı olan gençler bundan sonra da birbirleriyle evlenemeyecekler. Aynı ülkeden, aynı dinden, fakat farklı sınıflardan olan insanlar bundan sonra da birbirleriyle dostluk kuramayacak. Evet bu böyle geldi ve böyle gidecek. Bir Hintli, Hinduizmde insanın yaşadığı zaman sürecinde yaptığı kötülüklerden dolayı, sonraki hayata fakir olarak gelme cezasına çarptırıldığına inanıldığını anlattı. Eğer bu yaşamı kötülük yapmadan, şükrederek geçirmeyi başarırsa bundan sonraki dönüşü yeniden varlıklı ve mutlu olacak. Tüm bu gördüğüm insanların gözleri kan ağlasa da yüzlerinde eksilmeyen gülümsemelerinin nedeni bu olsa gerek. Bu sefil hayatı kabul edip, kaderlerine boyun eğerek bir sonraki yaşantıyı kurtarmaya çalışmalarını, turistlerin kollarına küçük ama sert elleriyle dokunup bir rupi dilenenlerin yüzlerindeki gülümsemeyi anlıyorum şimdi. Genel olarak verici bir tavırları var. "Sana çok şey öğreten kişiye nasıl teşekkür edersin?" Hintli bir sanatçının bana sorduğu bu soruyu cevaplamakta çok güçlük çektim. Cevabı kendisinden istedim. Öğrendiklerini başkalarına da öğreterek." Medenileşmenin pençesine takılmış bir yarı Avrupalı olarak bu cevabı vermem imkansızdı tabi. Ama işte onların genel halleri böyle. Hindistan 1800'lü yılların başında İngiltere'nin sömürge ülkesi olmuştu. 1900'lü yıllarda Gandi'nin yumuşak, şiddet olmadan yaptığı bağımsızlık mücadeleri ile Hintliler bir araya gelerek ülkelerinin kontrolünü yeniden kendi elleri altına almayı başardılar Bağımsızlık savaşları bittikten sonra Hindistan hiçbir şekilde işgallere, diktatörlük savaşlarına düşmedi. Bunun tam tersine kendisini geliştirerek dünyanın en iyi sanayileşmiş yedi ülkesi arasına girdi. Her ne kadar Bombay'in ismi bundan sekiz önce Mumbai olarak değiştirilmiş olsa da, hala halkın eski adını kullandığını görüyoruz. Salaş havaalanından çıktığınızda nemli havanın nefesinizi tıkamasının dışında ilk gözünüze çarpan dapdaracık sokaklarda birbirine yapışık olarak inşa edilmiş yüzlerce teneke ev. Muson bulutlarının tüm gökyüzünü kapladığı Mumbai, çarpık yolları, nemden yüzleri kararmış binaları, her yerde dolaşma özgürlüğüne sahip inekleri ve kırık dökük otobüslere doluşmuş insanlarıyla tuhaf bir görüntü sergiliyor. Aile motosikletleriyle dolaşıyor burada insanlar. Yani bir motorun üzerinde üç dört kişi. Pratik ama tehlikeli. Yollar herkese ait buralarda. Şehiriçi yolculukları çok pratik olan fakat çok güvenli olduğunu söyleyemeyeceğim "Rickshaw"larla yaptık. Bu üç tekerlekli motosiklet taksilere Hindistan'a geldiğinizde en azından bir kere binmenizi tavsiye ederim. Mumbai şehir turuna ilk olarak Gateway of India'dan (1927) başlanabilir. Burası zamanında tüm gemilerin yanaştığı ve insanların Hindistan'a ayak basmak için kullandığı yerdi.
28 Şubat 1948'de bağımsızlık güneşinden sonra son İngiliz askerleri yine bu kapıdan ülkeyi terk ettiler. Bugün ise sevimli, rengarenk boyanmış balıkçı teknelerine, Arap denizinde turist dolaştıran gemilere ev sahipliği yapıyor Hindistan Kapısı. Kırmızı kuleli Taj Mahal Hotel (1903) Gateway of India'nın hemen yanında tüm ihtişamıyla duruyor. Bu ünlü otel pahalı ama çok iyi dekore edilmiş odaları ve Türk hamamlarıyla ünlü. Otelin tam arkasında Colaba Causeway kaliteli alışveriş dükkanlarıyla zengin bir kalabalığı ağırlıyor. Bunun yanında asla kaçırılmayacaklar arasında Prince of Wales Müzesi, Mayo Caddesi, üniversite bölgesi, Rajabai Kulesi, tren istasyonu ve Crawford pazarı da yer alıyor.
Ekin Onat von Merhart
|
|
|
|
|
|
|
|
|