Kimin TÜSİAD'ı?
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TUSİAD) Başkanı Ömer Sabancı'nın yaptığı açıklamaları her gazete, kendine uygun tarafıyla gündeme taşıdı. Konuya geniş yer veren Hürriyet, eğitim ve üniversite cephesinden bakarken Zaman birinci sayfada Kıbrıs konusundaki görüşleri haberleştirmiş. Sabah, eğitimi, Milliyet, İmam Hatip Liseleri'ni kısa olarak dikkate almış. TÜSİAD gibi Türkiye geneline hitap edemeyen, taraflı, dar çerçeveli kuruluşların manifestoları ancak bu şekilde dolgu malzemesi olabiliyor. Gazetelerden Sabancı'nın tam olarak ne konuştuğunu öğrenememek ise neden bu hallere düştüğümüzün, niçin aynı şeyleri problem olarak göremediğimizin en güzel işareti. Diğer bir ifadeyle ültimatom verme merakıyla yatıp/kalkan TUSİAD'ın raporlarıyla geldiğimiz yer burası. Objektif olma adına hem nalına hem mıhına misali, Kıbrıs konusunda hükümeti öven TUSİAD, eğitim ve üniversite konusunda eleştiri dozunu artırıp klişeleşmiş ve çıkışı olmayan Kemal Alemdaroğlu çizgisini tercih ediyor. Başbakan ise Ukrayna'da 'Ailece türban mağduruyuz' diyor. Halbuki ülkece mağdur olduğumuzu TÜSİAD bilmiyor mu? Ortaya koyduğu çözüm ne; 'Tek tip eğitime karşıyız' mesajıyla tek görüş hakimiyeti. Şimdi düşünün, bir ülkenin Başbakanı o ülkenin eğitim ve üniversite mağduru TUSİAD'ı ise bundan bir nevi zevk alan mağruru. Sosyal barış olmadan, aynı şeylere gülüp, aynı şeylere üzülmeyi bilmeden nasıl ileri gideceğiz? Ben 3 metre kumaş yeter diyorum, TUSİAD 2,5 feet kumaştan bana kostüm yapmaya çalışıyor. Peki sanayimiz nasıl, iş dünyası son aylarda niçin durgun?
İran 'Tahkim'den anlar mı? Türkiye'nin İran'dan aldığı pahalı, sevkıyat problemli ve kalitesiz (formülasyon sebebiyle) doğalgazda sorun yaşayacağına dair bu köşede işaret edilen hususlar aynen gelişiyor. Maalesef, İran ile mutabakata varılamadığını ve mevcut durumun aleyhimize olduğunu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Hilmi Güler de birinci ağızdan ifade etti. Doğal gaz anlaşmalarının gözden geçirilerek, iki ülkenin de faydasına uygun hale getirilmesi hususunda gayretler gösteren bakan ve bürokratlarının bu meseleyi tek başlarına aşmaları zor gibi görünüyor. Çünkü, İran, Rusya gibi iyi niyet göstererek anlaşmaya yanaşmıyor. Türkiye adına işi bağlayan zevatın yaptığı hatalar, kendi lehlerine olduğu için bilinçli ve keyfi olarak düzeltmek istemiyorlar. Dolayısıyla tek yol olarak 'Tahkim' görünüyor. Şu ana kadar İran ile yapılan bütün işlerde adeta bu ülke sanki korunmuş ya da kollanmış. Mantıklı işbirliği hiçbir şekilde kurulmamış. Bunda Türkiye'de her şeye rejim sorunu gözüyle bakan, siyasetçinin, bürokratın, askerin ve devlet adamlarının büyük kabahatleri var. Bir nevi uzak durup boş verme ya da gereği kadar hassasiyet göstermeme gibi Türkiye'nin hatalarını sıralamak söz konusu. Bu köşedeki İran yazılarını bazı kaygılarla eleştiren etkili ve yetkili zatların mesajlarına gelince; cep telefonu pazarında Turkcell, hava meydanı işletmeciliğinde Tepe Afken Vie (TAV) konsorsiyumu ve İstikbal Mobilya gibi şirketlerimizin son zamanlarda İran'da iş alması elbette güzel. Ama yetersiz. Arkasında devletinin varlığını hisseden başka şirketlerimizin de İran'da olmasını gerekli kılan bir çok sebep var. Özetle, İran doğalgazında yaşanılan problemi 'Tahkim'e götürmek yetmez. İran'la ciddi bir işbirliği için sadece bir bakanlığın değil hükümetin hatta devletin uyanık olması gerekir. Lütfen dikkat buyurun; İran'la selamı sabahı keselim mantığı mevzuu değil.
|