Sorularım var
YALIN SORUSU: Taksideyim, radyoda "Ellerine sağlık / Hadi durma kutla bu zafer senin...." diye bir şarkı başladı. Şarkı, ilk başta acayip dikkatimi çekti.. Ama az sonra şarkının sözlerinde geçen "Gelip de bitanem olmaya ne hakkın var.." cümlesi kulağımı tırmalamasın mı? Tabii hemen olaydan koptum! Bitanem olmak! Ne banal, ne sıkıcı, ne yapışkan bir tabir böyle.. Gelecekmiş de, "bitanesi olacakmış".. Bu absürd duruma daha fazla dayanamadım ve radyonun kapatılmasını rica ettim. Sonra.. Sonra öğrendim ki, benim dinlemeye bile tahammül edemediğim bu şarkı, son günlerde ortalığı kasıp kavuruyormuş. Şarkıyı söyleyen "Yalın" adlı genç, bu tür durumların değişmeyen olayına imza atıyor, yani Tarkan'ın tahtını sallıyormuş. "Yalın" konulu köşe yazıları, röportajlar falan.. Önce şarkı hakkındaki düşüncelerimi yazmaktan ürktüm ama sonra dayanamadım yazdım. Ne dersiniz, yaptığım bu "çıkıntılık" nedeniyle, yine içine doğduğum kültürel çevre gündeme getirilir mi? MGK BİLDİRİSİ: Kıbrıs konusunda yayınlanan MGK bildirisi, bütün sorumluluğu hükümete bıraktı.. Ben bu işten acayip memnun oldum. Tam "Ne güzel! Artık normalleştik! Kararları sivil hükümet verecek" diyordum ki, Mehmet Altan, "hop" dedi ve beni uyandırdı.. Şöyle dedi Mehmet Altan: "Sezen Aksu'nun konserinden Sabiha Gökçen'e birçok konuda açıklama yapanlar, Kıbrıs gibi güvenliği ilgilendiren konuda tarafsız kalıyorlar. Bu anlamlı değil mi?" Sevinmekten vazgeçtim. Kuşkuya düştüm. Soruyorum: Haklı değil miyim? ARINÇ'IN ŞİİRİ: Bir araştırma yapsak, duygusallık oranı en yüksek partinin AK Parti olduğu hemen ortaya çıkar.. Düşünün: Ali Coşkun şiir okur, Hüseyin Çelik türkü söyler, bütün gün maliye rakamlarına, istatistiklere, ekono mik göstergelere teslim olduğunu düşündüğümüz Abdüllatif Şener, hayli duygulu demeçler patlatır!.. Bir de Bülent Arınç var tabi. Onun da gözyaşlarına hakim olamadığını artık hepimiz biliyoruz.. Bülent Arınç, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir "Şiir Gecesi"nde, Necip Fazıl'ın ünlü "Vur kazmayı dağa Ferhat / Çoğu gitti azı kaldı" şiirini okudu.. Benim de aklıma hemen bundan 10 yıl önce bu şiirin taşıdığı anlam geldi.. Bugün ne kadar anlamsızlaştı bu şiir değil mi? "Nedir çoğu giden, nedir azı kalan?" diye sorsak, buna ne yanıt verilebilir? KAZAN-KAZAN'IN ÇAĞRIŞTIRDIĞI: Kıbrıs görüşmelerinde "Kazan / Kazan" yöntemi izleniyor ya.. Ne zaman bu yöntemden söz edilse, benim aklıma, Milli Piyango İdaresi'nin piyasaya sürdü- ğü "Kazı Kazan" adlı talih oyunu geliyor.. "Kazı Kazan" ilk çıktığında hayli popüler olmuştu, hâlâ ilgi görüyor mu bilmiyorum.. "Kazan / Kazan", aklıma "Kazı Kazan"ı getiriyor, bilmem sizde de böyle oluyor mu? GÜRTUNA'YI ARAYACAK MIYIZ?: "Kocamı çok arayacaksınız, onu kaybettiniz işte! Kocam gibisini asla bulamazsınız".. Ali Müfit Gürtuna'nın eşi Reyhan Hanım, dünkü Günaydın'da yayınlanan röportajında yine döktürmüş. "Onu arayacaksınız" diyor da başka bir şey demiyor. Ne can sıkıcı bir yaklaşım bu böyle! Kendisine şunu söylemek isterim: "Evet, eşinizi gerçekten arayabiliriz ama isterseniz artık bunu siz hatırlatmayın! Çünkü siz böyle konuştukça, gün gelip eşinizi arama noktasına geldiğimizde, sırf sizin bu sinir bozucu yaklaşımınız nedeniyle eşinize ihtiyacımız yokmuş gibi davranır ve kendisini aramayız.. Üzülen siz olursunuz.." Bilmem bu uyarı, Reyhan Hanım'ı durdurabilir mi?
|