* Kendinizi başarılı addediyor musunuz? Başarı göreceli bir şey. Neye ve kime göre başarılısınız. Bu işte rastlantının çok önemi var. Tekstile girişim böyleydi. 1970'lerde yurtdışından mal getirmek dünyanın en zor işiydi. Ama basketbolcu olduğum için mal getirmem çok kolaydı. Adamlar da ayağıma geliyordu, 'sana mal verelim' diye. Şimdi ben başarılıyım. Neye göre? Size böyle bir şans verilmedi ki... Endonezya'da 5 gün bir toplu iğne bile alamadım. Sonra beni gezdiren taksici, ülkenin en büyük mobilya fabrikasının sahibini almış. Yolda, bir Türk'ün mobilya aradığını söylemiş. Bir gün sonra tam bir Hazine'nin ortasına düştüm. Tekstili bitirdiğimde, 2000'in parasıyla 1.4 milyon dolar kıdem tazminatı ödedim. Yanımda 350 kişi çalışıyordu. 'Barış Küce işi bırakıyor' diye gazetede haber çıktığında sucusundan tüpçüsüne 700-800 açık hesabım vardı. 200 milyarlık işi olanlar da vardı bunların arasında. Bir Allah'ın kulu, 'ne olacak' diye aramadı. İşte benim başarım budur.
MOBİLYA SANAT İŞİ * Peki Uzakdoğulu insanlarla ticaret yapmak zor mu? Ticari sistem farklı tabii. Her malın üzerinde fiyat yok. 15-20 bin adet mobilya gördüm. En iyilerini, birbirleriyle uyumlu hale gelecekleri bulup çıkardım. Her ürün için ayrı ayrı pazarlık yaptım. Ki benim çalıştığım yerler o ülkelerin en iyileri. Kimseye rakip olmamak için piyasaya baktım. Kendimi tarif eden, zevkimi yansıtan şeyler bulmaya çalıştım. Arada sertifikalı mallar var. Malın menşei, yapıldığı yıl, ağacın cinsi, hangi yöreden geldiği ve fiyatı yazıyor. Çok şükür hepsini birebir yolladılar.
* Tekstille kıyaslar mısınız yeni işinizi? Bir de kendinizi nasıl tarif ediyorsunuz? Mobilya bir sanat. Çin'de sülaleler değiştikçe mobilya sanatı da değişmiş. O nedenle sanatçılar çok değerli. Kendimi tarif etmeye gelince. Şucuyum, bucuyum diyemem. Sonucuna katlanmak kaydıyla yaptığımın en iyisini yapmaya çalışıyorum.