| |
|
|
Milli takıma teknik direktör..
Türk milli takımı, vizyonsuz, misyonsuz, karizmasız ve kariyersiz teknik direktöründen nihayet kurtuldu. Futbol ilahlarının önüne koyduğu dünyanın en büyük talihini dahi değerlendiremeyen Şenol Güneş, hayat boyu bir daha göremeyeceği paraları kazanarak, görevi "Zengin biri" olarak bıraktı. Şimdi federasyonun gafleti sonucu bir yarım milyon dolar daha kazanacak. Bu para ona hayatı boyu yeter.. Zaten öyle de olacak.. Bir kısım basının yere göğe koyamadığı Şenol Güneş'in, hem de portföyünde artık "Dünya Üçüncüsü" gibi rüyasında göremeyeceği bir damga varken bundan böyle nasıl ilgi göreceğini hep beraber izleyeceğiz.. Dünya kulüpleri mi sıraya mı girecek?.. Yerli kulüpler mi teklif üstüne teklif yapacaklar.. Çalıştıracak takım bulacak mı?.. Bulduğu yerde ne kadar kalacak?.. Tabelacı kamuoyuna (Aslında kamuoyunun günahı yok. Onu böyle şartlandıran tabelacı medya) ters gelen görüşlerimiz konusunda son sözü hep en büyük yargıç zamana bırakmıştık. Şenol Güneş'in kariyerinin de bundan böyle nasıl güneş gibi parladığını birlikte göreceğiz. Şenol Hoca tabelaları boyarken biraz da sırf "Hıncal" takıntıları yüzünden aniden Şenolcu olan medyayı da göreceğiz.. Yere göğe koyamadıkları hocalarını bundan böyle nasıl destekleyecekler acaba?.. Galatasaray Fatih Terim'i gönderirken, Şenol Hoca da milli takımdan kovulmuştu. Galatasaray hocasız, Şenol Hoca işsizdi.. Niye koskoca Galatasaray camiasında, koskoca medyada, koskoca kamuoyunda bir tek"Şenol Güneş" adı geçmedi acaba?.. Asparagas haber bile yapmadılar. Yapamadılar. Kimse inanmazdı çünkü.. Şenol Güneş ve Galatasaray.. Güldürmeyin beni.. Peki Şenol Güneş ve Beşiktaş olur mu?.. Ya da Şenol Güneş ve Fenerbahçe.. Mustafa Denizli'yi, Fatih Terim'i, Samet Aybaba, Rıdvan Dilmen ve ötekileri üç büyüklere yakıştıramayan ve yabancı hocalara alkış tutanlar, Şenol Güneş'i beğenirler mi hiç?.. Şimdi geliyoruz, esas konuya.. Yerli hocaları üç büyüklere yakıştıramayan ve yabancı hocalara alkış tutanlar, nasıl oluyor da, iş milli takıma gelince çağ dışı bir ırkçılık içine düşüyor ve "İlle de yerli" diyorlar?.. Bu nasıl bir çifte standart, bu nasıl bir samimiyetsizliktir, iyi bakın sevgili okurlar.. İyi bakın ve Türk spor medyasını iyi tanıyın.. Amigoluğunu yaptıkları kendi kulüplerinin kapısından içeri sokmadıkları adamları milli takıma tavsiye etmekten çekinmeyen bu adamları iyi tanıyın lütfen.. Bir adım daha ileri gidin.. Bakın bakalım bunların çocukları nerede okuyor?.. Sadece birkaç maç değil, insanın tüm yaşamını etkileyecek orta ve yüksek eğitimde çocuklarını yabancı okullarda okutmak için çırpınıyorlar. Gücü yeten bizdeki yabancı okulları dahi yeterli bulmuyor, yurt dışına gönderiyor. Neden?.. İyi yetişsinler, en iyi yetişsinler diye.. Çünkü biliyorlar ki, hocanın yerlisi yabancısı olmaz.. Kötüsü, iyisi, daha iyisi, en iyisi olur. İşte mesele de tam burada.. Hocanın yerlisi, yabancısı olmaz. Hoca gurur, onur meselesi yapılmaz. Hoca konusunda milliyetçilik olmaz.. Olsa.. Olsaydı.. Bugün futbolu icat eden İngilizler, o mağrur, o hala kendilerini dünyanın düzencibaşısı, imparatoru sanan İngilizler, daha dün İsveçli milli takım hocalarının kontratını 2008'e kadar uzatmazlardı.. Üstelik Erickson'un Dünya Kupası hezimeti bir yana, Türkiye'yi elemek dışında başarısı olmadığı halde.. Türkiye hiçbir fanatizme kapılmadan hocasını seçmek zorundadır.. Türkiye, dünya üzerinde mevcut en iyi hocayı bulmalıdır. Bunu yapacak maddi, manevi gücü vardır. O halde yapmalıdır. Bu hoca yerli de olabilir.. Yabancı da.. Yeter ki.. Türk milli takımı bir kere daha sıradan, bir kere daha kolay yıpratılabilecek, bir kere daha kariyersiz, karizmasız, vizyonsuz ve misyonsuz birisine teslim edilmesin. Önce ilke belirlenmeli, sonra bu ilke içinde isim aranmalıdır.
|