Anlaşma hiç, her şey güç
İsviçre'deki Kıbrıs görüşmeleri biter bitmez Beyaz Türk tarafı bayram, Yeni Kuvvacı taraf ise matem havasına büründü bürünecek.. Bir taraf yılların çözülmez derdine deva bulunmuş gibi 'sevindirik' oluyor, öbür taraf da 'Kıbrıs satıldı ama adı henüz konmadı' demeye getiriyor. Oysa düne kadar olduğu gibi yine sadece zıt yönlü çifte abartı var! Ortalık ne güllük gülistanlık, ne de harabe! Henüz her şey hala ve sadece 'dostlar barış görüşmelerinde görsün' içindir! Bunu söyleten de; Kosova'da toplumların ayrılmasını, Kıbrıs'ta ise birleşmesini isteyen -çifte değil- bin bir ölçütlü Batı'dır.. Aslında bu art niyeti, ağızlarından bal damlayan Beyaz Türkler de iyi bildikleri için yorumlarında 'ihtiyati tedbirleri' ihmal etmiyor; daha şimdiden İsviçre müzakerelerinin cürufuna amorti diye sarılıyorlar. -Oh oh, masadan kalkan taraf biz olmadık; kimse bize artık 'çözüm istemiyorsunuz' diyemez! Sahi mi efendim? Batı böyle durumlarda hemen bize sarılır, Yunan'ı atar mı?! Heyhat! Tanzimat'tan bu yana aynı aydının çobanlığında helak oluyoruz. Bu şıpsevdi-şıpsevindi aydın, bin defa tecrübe ettiği kazığı tekrar tekrar yemekten usanmıyor.. Kağıt üzerinde bin kat haklı olsak ve Rum her türlü oyun bozanlığı sürdürse, Batı hangi duygusal ve ahlaki özellikleri ile adil davranabilecektir? Üstüne üstlük Yunanistan Batı'nın bir yarısını oluşturan AB'nin karar mekanizmalarında veto hakkına sahipken!! Hasılı bayram havası içine girmek için hiçbir sebep yoktur. Böyle durumlarda erkenden sevindirik olmak için dalalet dahi kafi altyapı değildir! Öte yandan 'Kıbrıs satıldı ama adı konmadı' diye samimi veya göstermelik kaygılarla matem havalarına girenlerin acil panik siparişinden de tiksiniyorum. Bir kere Mehmetçik Kıbrıs'tan -azar azar veya büyük birlikler halinde- ayrılmaya başlayana kadar kaybedilmiş hiçbir şey yoktur ve olmayacaktır. Üstelik isterse Mehmetçik siyasi veya askeri açıdan en yetersiz insanlar tarafından yönetilip komuta ediliyor olsun! ('Öyledir' demiyorum, 'öyle bile olsa Kıbrıs kaybedilmiş değildir' diyorum.) Mehmetçik kaldığı sürece Kıbrıs'ta ve Kıbrıs'la ilgili olarak herhangi bir yerde, Doğu Akdeniz'de, Ege'de veya AB masalarında kaybedilecek hiçbir şeyin telafisi imkansız değildir. Asıl dayanak budur! Çünkü milletler arası anlaşmalar hiçtir, her şey güçtür, o kadar! Milletlerarası anlaşmalar çok şey olsaydı, arkasında 'düvel-i muazzama' gibi bir açgözlüler güruhunun bulunduğu Sevr de çoktan gerçekleşirdi. Kağıt üzerindeki ikili veya çoklu milletlerarası anlaşma, güç yanında bir 'üfürük' kadar anlam taşısaydı biz şimdi 20 milyon Türk ile Avrupa ülkelerinde cirit atıyorduk. Daha 'Ortak Pazar' iken ilk adımda beraber yola çıktığımız AB macerasında bize taahhüt edilen ve 1987 yılına denk gelen 'Serbest Dolaşım Hakkı' kağıt üzerinden nereye gitti? Uygar Avrupa için bu taahhüt bir anlam ifade etti mi? Biz bu hakkımız için en küçük bir yaygara olsun koparabildik mi? (Belki rahmetli Özal üç kuruşluk siyasi veya ekonomik 'bedel' koparabilmiştir..) Sözde hala geçerli olan 1960 tarihli Londra anlaşması 'Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan'ın birlikte üye olmadığı bir uluslararası kuruluşa giremez' dediği halde, Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz'ın ortak hükümeti sırasında, 1999 yılında Rum tarafının AB üyeliği nasıl gerçekleşti? Hangi hukuktan söz ediyoruz? Anlaşma hiçtir, her şey güçtür; kanıtı da sayısızdır! Rum'un açtığı davada cömertçe tazminat kararları veren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi acaba 1987'deki Serbest Dolaşım Hakkı'nı askıya alan AB üyesi ülkelere on kuruşluk fatura kesebilir mi? Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanınan Rum yönetiminin 1963-1974 yılları arasında türlü mağduriyetlere uğrattığı Türkler lehine yine aynı mahkeme, -bırakın tazminata hükmetmeyi- acaba dava dilekçemizi kabul buyurur mu? Devlet yönetmek; karşı tarafın hiçbir taahhüdünü yerine getirmeyebileceğini daima hesaba katarak masaya oturmayı ve kalkmayı bilmek demektir. Muhalefet etmek, dolayısıyla devlet yönetmeye soyunmak da nutukçu değil seçenek olmayı gerektirir. Yoksa Bahçeli gibi, Erdoğan'ın 'Kıbrıs yüzünden 6 puanlık oyumuz MHP'ye gitti' sözüne balıklama atlar, orada bile duramayıp 'Kıbrıs AKP'ye daha çok oy kaybettirir' bile der iseniz, bütün umudunuzu iktidarın yanlışına ısmarlamakla kalmaz, neredeyse kendi ikbalini Türkiye'nin adadaki kaybında gören siyasetçi durumuna düşersiniz. Şu aşamada Kıbrıs için bayram edene de, matem tutana da Allah hakiki devlet bilinci ihsan eylesin.
|