|
|
Du yu lav mi? Yes ay duuu!
Ben kendisini geç keşfettim. Bundan iki yıl önce... Mavişehir'deki kibrit kutusu büyüklüğündeki evimde... Gece sabaha karşı 3'te... "Bak sana bir şey dinleteceğim" sözünün arkasından çantadan çıkan bir CD ve;
I LOVE YOU! O minicik evin içi bir anda, bir neyden çıkan tınılarla büyüdü büyüdü, koca bir mabede dönüştü sanki. Bostanlı'da minik bir dairede değil, Hindistan'da, ay ışığı altındaki Tac Mahal'deyim. Sufi ve Klasik Türk Müziği sanatçısı, Ömer Faruk Tekbilek'in hala her dinlediğimde beni serseme çeviren neyzeninin ve müziğinin sesi beni İzmir'den aldı. Jack'in bulutları delen fasulyesine bindirdi ve 7 kat göğe, yalnız masal kahramanlarının yaşadığı o aleme götürdü. Hala da öyledir ya aslında.
O günden sonra üzerinde Ömer Faruk Tekbilek yazan her albüm eve alındı ama hepsinin içinde, yalnız I LOVE YOU'nun çok ama çok özel bir yeri vardı. Ancak, Buddha Bar 2'nin içinde de yer alan bu eseri, bir daha söylüyorum "Bu sanat eserini", bir piyasa şarkısına dönüştürmeye Tekbilek'in bile hakkı yoktu. Ama olmuş. İnanın saçımı başımı yolasım geldi. Buna izin vermiş! Muazzez Ersoy, yeni albümü ve albümün çıkış parçası: Seni Seviyorum. Bak yazarken bile üzüntüden yüreğim sıkışıyor. O cennetten çıkma müziğe bir sözler yazılmış ki, vallahi insanın o sözcükleri bu şarkıya reva görürken vicdanı sızlar. Zaten söz katmak o eseri çok pardon ama piç etmek demek ya, o da ayrı konu. Bir de uydur kaydır sözler olunca, vah benim eşsiz 'eserim' vah.. Bu haliyle ancak Ümit Besen'in "Ay lav yu, ay lav yuuu, du yu lav mi? yes ay duuuu.." su kadar tat veriyor. Ömer Faruk Tekbilek'i, çocuğunu sokağa attığı için kınıyorum. Mundar olmuş caanım eser...
|