|
|
|
|
|
450 yıllık dershane
|
|
Sultanahmet'teki Caferağa Medresesi'nde düzenlenen geleneksel el sanatları kursları büyük ilgi görüyor. Avludaki kafe ise tarih ve sanat meraklılarını ağırlıyor
Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafından yapılan Caferağa Medresesi, asırlar sonra da eğitim işlevini sürdürüyor. "Türk Kültürüne Hizmet Vakfı"nca restore edilen medresede 20'nin üzerinde kurs veriliyor. Ebru, hat, tezhip, minyatür ve vitray bunlardan birkaçı. Kafe olarak işletilen avlu ise tarihi havayı koklamak isteyenlerle dolup taşıyor. Kurslara Türkiye'de yaşayan yabancılar ile turistler de katılıyor.
*** Tarih ve sanat bu medresede buluşuyor
Mimar Sinan tarafından 16. asırda inşa edilen Caferağa Medresesi'ndeki geleneksel el sanatları kurslarına Türkler kadar yabancılar da ilgi gösteriyor. Medresenin avlusundaki kafe ise tarih ve sanat meraklılarını ağırlıyor
Geleneksel el sanatlarını öğrenmek isteyenlerin çoğu 30-40 yaş arasındaki çalışanlar
Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafından yapılan Caferağa Medresesi, asırlar sonra da eğitim görevini sürdürüyor. 16. asırdaki gibi bir İslam okulu olarak çocuklara değil ama geleneksel Türk el sanatlarının öğretildiği bir atölye olarak Türk kültürüne hizmet ediyor. "Türk Kültürüne Hizmet Vakfı" tarafından 1989 yılında restore edilen Caferağa Medresesi'nde şu anda 20'nin üzerinde kurs veriliyor. Ebru, hat, tezhip, minyatür, vitray bunlardan sadece birkaçı. Ayrıca ney, ud, bağlama gibi geleneksel müzik entrümanları da öğretiliyor. Medresenin öğrencileri, beş asır öncekilerden bir hayli yaşlılar. 30 ile 40 yaş arasında iş güç sahibi öğrenciler, avluya bakan küçük dershanelerde geleneksel Türk el sanatlarını öğrenmeye çalışıyor. İstanbul'da yaşayan veya turist olarak gelen yabancılar da bu tarihi mekanda uygulamalı olarak geleneksel Türk el sanatlarını tanıma fırsatı buluyor. Caferağa Medresesi'nin kafe olarak işletilen avlusu ise özellikle yaz aylarında bu tarihi havayı koklamak ve sanatla iç içe vakit geçirmek isteyenlerle dolup taşıyor. Ayasofya Cami'nin arkasındaki Soğukkuyu Sokak'a bağlı Soğukkuyu Çıkmazı'nda yer alan Caferağa Medresesi, sanata ve bilime düşkünlüğüyle tanınan Cafer Ağa tarafından 1557'de Mimar Sinan'a yaptırılmış. Basık kemerli bir kapıdan girilen medrese, diktörtgen planlı bir avlu ve onu çevreleyen dershanelerden oluşuyor. Yapının dış cephesinde göze çarpan en önemli özellik bacalar. Zaman içinde değişikliklere uğrayan medresenin bacaları günümüze kadar gelmeyi başarmış. Kurşunla örtülü olan baca biçimleri, dönemin diğer bacalarından farklı olmasıyla Osmanlı mimarlık tarihi açısından da büyük önem taşıyor. Cumhuriyet dönemiyle birlikte okul görevi sona eren medrese, 1989 yılında Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından restore edilerek yeniden hizmete açıldı. Türk Kültürüne Hizmet Vakfı, 1985 yılında Dışişleri Bakanlığı'nın öncülüğünde kuruldu. Adından da anlaşılacağı gibi Türk kültürünü yaşatmak amacını taşıyan vakıf, 1989 yılında Caferağa Medresesi'nde önemli bir çalışma başlattı. Medresede, unutulmaya yüz tutmuş geleneksel Türk el sanatları 15 yıldır yeni nesillere öğretilerek yaşatılmaya çalışılıyor.
İŞİ EHLİNDEN ÖĞRENİN Caferağa Medresesi'nde önce ebru, hat ve tezhip kursları başlamış. Talepler doğrultusunda bunları, minyatür, vitray, seramik, kuyumculuk, mozaik, porselen süsleme, ahşap süsleme, kumaş boyama gibi el sanatları izlemiş. Zamanla bu kurslara Osmanlıca, takı ve resim kursları da eklenmiş. Vakıf bununla da yetinmeyip geleneksel Türk müziği enstrümanlarını da öğretmeyi görev edinmiş; ney, ud ve bağlama çalmasını öğrenmek isteyenlere de kapıları açtmış. Caferağa Medresesi'nde kurslar, işin ehli olan uzmanlar tarafından veriliyor. Birçok el sanatının ustaları artık olmadığı için, üniversitelerde bu el sanatlarını araştırıp öğrenen akademisyenler kursiyerlere hocalık yapıyor. Müzik derslerinde de konservatuvar mezunları görev yapıyor. Akademisyen hocalar, el sanatlarını öğretirken bir taraftan da o el sanatının tarihi gelişimini anlatıyor. Geleneksel Türk el sanatlarını kimler, neden öğrenmek istiyor? İşte bu sorunun cevabı bir hayli ilginç. Bu kurslara katılanların çoğunun yaşları 30-40 arasında ve çoğu da çalışıyor. Mesleklerine göz attığımızda doktorlarla bankacıların öne çıktığını görüyoruz. 30'lu yaşlardaki kariyer sahibi kadın-erkek pek çok kursiyer, geleneksel el sanatlarını öğrenmek için kurslara katılıyor. En çok da ebru, seramik ve takı kurslarına ilgi büyük. Kursiyerler arasında bulunan üniversite öğrencileri ise daha çok ney ve ud kurslarını tercih ediyorlar. Son bir yıldır ise ney kurslarında patlama yaşanıyor. Çoğunluğu kızlardan oluşan ve Türkiye'nin ilk kadın neyzenlerinden biri olan Burcu Sönmez'in ders verdiği ney kurslarına katılmak isteyenler aylarca beklemek zorunda kalıyor. Bu arada neyin öyle üç aylık bir kursla öğrenilemediğini belirtmekte fayda var. İstanbul'da yaşayan yabancılar da, Türk el sanatlarını öğrenmek için kurslara katılıyorlar. Şu sıralarda sayıları bir hayli fazla olan Japon ve Moğol öğrencilerin en çok ilgi gösterdiği Türk el sanatı ise "ebru". Kursları aksatmıyor, ebru sanatını en iyi şekilde öğrenmeye çalışıyorlar. Ayrıca turistlere özel günlük kurslar da var. Daha çok yaz aylarında yapılan bu kurslarda geleneksel Türk el sanatları tanıtılıyor, hızlandırılmış kurslar veriliyor.
STRES ATMAK İÇİN Caferağa Medresesi'ndeki kurslara katılanların çoğunun amacı bir el sanatını öğrenmek ama bu kursların stres atmaya birebir olduğunu düşünenler de yok değil. Üstelik çok az kişinin bildiği bir sanatı yapmanın verdiği özgüveni kazanmak da işin artısı. Kurslarda öğrendiklerini profesyonel boyuta taşıyıp para kazanmayı düşünenler ise yok denecek kadar az. Birçok kimseyi buraya çeken, medresenin tarihi havasını koklama isteği. 16. yüzyılda, Osmanlı tarihinin en önemli mimarı Mimar Sinan tarafından yapılan ve binlerce insanın yetiştiği okulda geleneksel Türk el sanatları öğrenmenin keyfi ve ayrıcalığını yaşıyorlar.
Şerif Ercan
|
|
|
|
|
|
|
|
|