|
|
|
|
|
|
Çocuklu hayat hem zor hem de zevkli
Anne-babalık güdüsü herkeste var ama meraklı olanlar daha iyi ebeveyn oluyor
Çocuk sahibi olmanın, daha doğrusu çocuk yetiştirmenin zor olduğunu düşünüyorsanız, Psikiyatrist Dr. Yankı Yazgan'a kulak verin. Yazgan, "Düşe Kalka Büyümek" isimli kitabında çocuklu hayatın zor ama bir o kadar zevkli yanlarını anlatıyor. Merak duygusu taşıyanlar ise daha iyi anne-baba oluyor.
*** Çocuklu mutlu hayat
Psikiyatrist Dr. Yankı Yazgan, son kitabı "Düşe Kalka Büyümek"te, çocuklu hayatın iniş çıkışlarını, kendi babalık deneyimlerinden yola çıkarak ve bilimin kılavuzluğunda anlatıyor
Çocuklar birbirlerine benzemez. Hepsini aynı şekilde yetiştirmek yanlış olur. Her çocuğun ihtiyacı farklıdır.
Günümüzde çocuk sahibi olmak için uzun uzun düşünüp, bu kararı sürekli erteleyenlerin sayısı giderek artıyor. Peki "çocuklu hayat" gerçekten de düşünüldüğü kadar zor mu? Psikiyatrist Dr. Yankı Yazgan, son kitabı "Düşe Kalka Büyümek"de bu sorunun cevabıyla beraber çocuklu hayatın inişçıkışlarını, düşe kalka büyümenin yollarını anlatıyor.
Kendisi de biri 5.5 biri 8 yaşında iki çocuk sahibi olan Yazgan, çocuklu hayatın kolay olmadığı görüşünde ama hemen ekliyor: "Birçok zahmetli şey gibi bu da çok zevkli. Belki zevki de kolay olmamasında. Bunu hem bir baba olarak hem de çocuklar konusunda farklı farklı meseleler danışılan birisi olarak söylüyorum. Bazen doğanın bir parçası olduğumuzu unutuyoruz. Doğa kendini devam ettirmek üzere kurulu bir sistem ve bu sistemde bizim çocuk edinmemiz de doğanın bir kuralı. Doğada bir kural varsa, o kural için altyapı da var. Ana-babalık altyapısının bir kısmı da bizim içgüdülerimizde gizli. Bu konuda özel biyolojik bir donanımımız da var. İlginç olan ana-babalığımızda kullandığımız biyolojik mekanizmaların bir bölümü de daha çocukken şekilleniyor. Yani bize nasıl ana-babalık yapıldığı bizim ileride çocuğumuza davranışlarımızda çok etkili oluyor."
Dr. Yankı Yazgan kitabının anne-babalar için yazılmış pedagojik bir çocuk yetiştirme kılavuzu olmadığını söylüyor: "Böyle müthiş fikirlerim yok ya da insanlara yedi adımda babalık, üç taklada annelik gibi kitapların da pek işlevine inanmıyorum. Bu tür kitaplardan yararlanlar da olabilir ama insanların kendi çocuklarını ve kendi stillerini tanıyarak, bunun arasındaki ideal uyumu gerçekleştirmeleri önemli. Bir kere en önemlisi merak. Merak duygusunu taşıyanlar, daha iyi anne baba oluyorlar. İkincisi de gereken zamanı ayırmak. Bu çok önemli çünkü çocuklar gelişimlerinin çok kritik dönemlerindeler. Beyin gelişimi, bizim çocuklara verebileceklerimizin sınırlarını ve çerçevelerini belirliyor. Diğer yandan beyin bir hamur da değil. O kadar da istediğimiz gibi şekillendiremiyoruz. O yüzden çocuklarımızın nelere daha yatkın olduğunu, ne gibi karakter özellikleri olduğunu bilmek ve öğrenmek gerekli."
BABA OLMAK DAHA EĞLENCELİ Peki, çocuk yetiştirirken izlenebilecek bilimsel yöntemler var mı? Yazgan, "Bilimsel ana-baba olmak diye birşey yok" diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: "Bilimsel çocuk yetiştirme diye tek tip bir tarzı, ne öneriyoruz ne de böyle bir şey var. Bilimin bize katkısı, çocuğun özelliklerini, anne-babanın tarzını belirlemek konusunda. Bir de nasıl davrandığımızda hangi sonuçlara yolaçacağı konusunda bir fikrimiz var. Kime nasıl davranırsak, nasıl bir sonuç alırız? Bu çok önemli. Çünkü bir kaç çocuklu ailelerde aile bireyleri, 'biz bütün çocuklarımız aynı şekilde yetiştirdik' diyorlar. Ben de o zaman 'bütün çocuklarınız aynı mıydı ki, aynı yetiştirdiniz' diyorum. Çünkü her çocuğun ihtiyaçları farklı."
Tabii çocuk yetiştirirken kimi ailelerde anne ve babanın rol paylaşımı da önemli bir ayrıntı. "Babalar hem çok önemlililer hem de düşündüğümüz anlamda bir önemleri yok" diyor Dr. Yazgan: "Babanın sağladığı şey anneninkinden farklı. Genelde daha iyi annelik becerileri olan kişi ideal baba olarak canlandırılıyor. Oysaki babaya özgü beklentiler var. Örneğin, annenin bakımla ilgili yönleri ön plandayken, babanın belki oyunculuk yönü ön planda. Babadan beklenen şey bu.
Bir babayla bir annenin alt değiştirme süreçlerine baktığınız zaman gördüğünüz şey, baba onu alıyor, kaldırıyor bacaklarından, ısırıyor öpüyor. Anne ise daha rutin bir iş yapmanın etkisiyle daha görev gibi yapıyor. Erkekler işin daha çok eğlencesinde. Babaların bir de 'kadın gibi olma' korkusu var. Kadın gibi gözükmekten, kadın gibi algılanmaktan korkuyorlar. Erkek dünyasındaki en ağır küfürler bu konuda. Diğer yandan yapılan işin nasıl yapıldığı, onu kadınsı ya da erkeksi yapıyor. O yüzden bir alt değiştirmeyi baba da anne de yapabilir.
Annenin tarzı daha bakım sabır izlerini taşırken babanın tarzı daha acele, telaşlı daha coşturucudur. O yüzden bebek kim değiştirsin diye bir seçim yapsa, babayı tercih eder. Örneğin sakin, hırpalanmaktan hoşlanmayan yüksek seslerden rahatsız olan bebekler annelerine daha meyil ederken, kimi daha tezcanlı, çabuk sıkılan atılgan bebekler de babalarının yapacağı işlere daha çok meyil ediyorlar. Onun için çocuğun mizacı çok küçük yaşlardan, daha belki bebeğinin birinci haftasında ipuçlarını veriyor.
Neslihan Tunç
|
|
|
|
|
|
|
|
|