Adres bulamayan 13 milyon oy
Yerel seçim sonuçlarında, hangi partinin ne kadar oy aldığı, kimin kapısına kilit vurulduğu tartışılırken, dünkü sonuçlar bir başka gerçeği de gözler önüne serdi; sandığa gitmek istemeyen seçmen... Oy verecek bir parti bulamadığı için veya en demokratik hakkını kullanmak istememesinden dolayı sandığa gitmekten kaçan seçmen kitlesi. Türkiye genelinde il genel meclisi için kullanılan oylara bakıldığında, sandığa gitmeyen seçmen sayısı öyle küçümsenecek bir sayıda da değil. Verilere göre, AKP 12 milyon civarında oy alırken, sandığa gitmeyen seçmen sayısı 13 milyona ulaşmış bulunuyor. Haydi bunun belirli bir bölümü, "tembellik veya aylaklık" yapıp oy kullanmak istemedi. Ancak hepsi için de bunu söyleme olasılığı yok. Üstelik, her seçimde seçmen sayısına yüzde 10 kadar eklenirken, sandığa gitmeyen seçmen sayısındaki artış bunun iki katına yaklaşıyorsa, demek ki ortada ciddi bir durum var. Ortaya çıkacak durumla ilgili söylenecek tek cümle var: "13 milyon seçmen mevcut parti yöneticilerinin politikalarını beğenmiyor." Veya, sandığa gitmek için kendisini heyecanlandırmıyor, aidiyet hissetmiyor. Eğer seçmen sandığa gitmiyorsa, bunda önce muhalefet partilerinin yöneticilerinin politikalarındaki eksikliği aramak gerekiyor. Havuza düşen oy Bu durumu dün CHP lideri Deniz Baykal ile de konuştuk. Baykal, sandığa gitmeyen seçmen sayısında, birinci çıkan partiden bile daha fazla oyun bulunmasını ve her geçen yıl büyük bir artış göstermesini önemsemedi. CHP Genel Başkanı bunun nedenini şöyle yorumladı: "Kalkınan demokrasilerde bu iş böyle olur, sandığa giden sayısında düşüş görülür. Batı ülkelerinde de sandığa gitmeyen seçmen sayısı yüksektir. Hatta yüzde 50'leri bulan seçimler yaşanmıştır..." Hemen ardından, CHP'nin geçmişte ve bugün aldığı oy oranlarını yüzdeler itibarıyla sıraladı ve "Biz erimedik. Daha çok oy alıp kaybettik" dedi. Baykal'a, oy vermeyen seçmeni neden sandığa çekemediklerini, bir alternatif olamadıklarını sorduk, şu yanıtı verdi: "Bir politikasızlaştırma, depolitizasyon, söz konusu. Şikayetçi olup da sandığa gitmeyen varsa buna benim diyecek bir şeyim olamaz, o onların sorunu. Belki de seçim öncesi yapılan anketlerin de buna katkısı olmuş olabilir. Siyaseti belirleyecek olan havuza düşen oydur, seçime katılan insanlardır. Sayılması gereken de bunlardır, dışarıda kalanlar değil." Baykal, dışarıda kalan oyların neden sandığa gitmediğini sorgulamak istemiyor. Geçerli oylardan ne kadarını aldığının hesabını yapıyor. Maç sonrasında yenilen takım yöneticilerinin "Yenildik ama ezilmedik" sözüne benzer yaklaşım gösteriyor. Oysa, bütün siyasi partilerin gücünün belirlendiği il genel meclisi sonuçlarına bakıldığında CHP'nin, 3 Kasım 2002 milletvekili seçimine göre 923 bin oy kaybettiği ortaya çıkıyor. Seçmenin mesajı Oy kullanmaya giden sayısında çok büyük bir sıçrama olsa da Türk seçmeni, her seçimde olduğu gibi, bu seçimde de mesajını çok iyi veriyor. Öncelikle, Türk siyasetinin iki partili bir yapıda devamından çok hoşnut olmadığını, DYP ve MHP'yi de baraj üzerine çıkararak gösteriyor. Dört partili bir yapı göstererek, daha sağlıklı bir tablo ortaya çıkarıyor. 1984 seçiminde ANAP'a verdiğine benzer bir avansı, bu kez AKP'ye tanıyor. Birçok konuda işlerin düzeleceğine olan umudunu oyları ile sergiliyor. Bunu yaparken, yüzde 43 seviyesinde bıraktığı AKP'ye de net bir şekilde, "Arkanda iki alternatif var, yanlış yaparsan bir sonraki seçimde oraya yönelirim" mesajını yolluyor. Merkez sağdaki DYP ve MHP dışındaki partilerin hepsini de yüzde 3'lerin altına atarak, siyasal yaşamlarına devam etme şansı tanımıyor. Merkez solda ise CHP'yi eritmiyor, bir önceki seçimde aldığı oy oranına yakın bir yerde tutuyor. Diğer sol partilerle CHP'nin arasındaki oy oranını yüzde 15 gibi bir seviyede açarak, onlara da hayat şansı tanımadığını gösteriyor. Yani, merkez solda yeni bir parti aramadığını, sorunun CHP çatısı altında çözümlenmesi gerektiğinin mesajını gönderiyor. Bundan sonrası ise CHP kadrolarına kalıyor.
|